Etiket arşivi: demokratik

“Halk” İçin

Anayasayı değiştirme çalışmaları gündemimizde!
Düzeni değiştirme çabası ne denli doğru acaba?
Cumhuriyet’in ilanı gönendirmişti bizi! Cumhuriyet, hür bir ruh ile dertlerini karşısındakinin düşüncelerine saygı duyarak anlatmak demek! Demokratik, laik, fırsatları milletin lehine yönelik değerlendiren bir yönetim şekli! Ne badireler atlatıldı onu getirmek için. Fertlerin haklarını yasalarla koruyan yapıcı bir düzen bu! “Ne kadar gerçekleştirilebiliyor” diye sorulabilir tabii. Gelişmekte olan bir ülke olarak ne kadar ileri gidilebiliyorsa o kadar…
Yalnız şu var ki, hep bir beklenti halindeyiz. Elimizden gelenin en iyisini yapacağımıza, her zaman, dış etkenlerin bizi yapılandırmasını umut ediyoruz. İçinde bulunduğumuz durum bunun en basit örneği ve aynı zamanda önemsenmesi gerekli!
“Cumhuriyet” ile gelişmek varken, halkın mühim bir kısmı destekliyor devlet başkanlığı sistemini. Sevdiğimiz, değer verdiğimiz kişi(ler)in ardından sürüklenme, yapımızı şekillendiriyor adeta.
Oysa, kendimizi bilgilendirip eğiterek dertlerimize derman olabiliriz. Kendimizi, güvenli olduğunu sandığımız birilerine emanet etmektense, her birimiz kendi ayaklarımız üzerinde durmaya yemin edersek, ancak, o zaman gelişen ülkeler arasında yer alacağımız coşkusuyla hayata daha başka bir güçle sarılabiliriz.
Başkalarının bizim adımıza düşünüp kararlar almasına izin vermemeli; önümüzde kör bir ışık olmasını yadırgamalıyız. Kaldı ki, hür irade ile seçim hakkını kullanabilmek ne büyük şeref insan evladı için!

Serbest Kürsü

“Serbest Kürsü” olmalı, diyordu, yıllar önce babası.

Herkes fikrini dile getirebilmeli. Saygı, sevgiyle, dostlukla…
Aykırılıklar ise bizi birbirimize düşürmemeli. Kaldı ki, ufak bir sürtüşmede; mesela bir alışverişte sıraya girmemiz gerektiğinde anında ortalık karışıyor ve yumruklar konuşabiliyor. Yazık! İşimizi halletmek için özveride bulunmaya erinen, hatta bunu kendine yediremeyen kişilikleriz maalesef…
Toplu halde yaşam hayatımızı zorlaştırıyor; birbirimize tahammülümüz yok! Markette, caddede, sokakta hep bir memnuniyetsizlik; karşıdan geleni görmezden gelme, sanki dünyada tek başına! Yaşamaktan mı bıktık?
Bezginliklerimizi, umursamazlıklarımızı iklim değişikliklerine mi bağlayacağız? Ondandır ya yoksa dünyayı burnunun ucunu göremeyecek kadar gururlu adımlarla arşınlamak hangi akla hizmet?
Düşüncelerimizi karşımızdakine aktarırken de sağduyulu davranıp çatışmaya, çekişmeye mahal vermeden demokratik bir devinim içinde dalgalanmalı konuşmalarımız…
Şimdi iletişim araçları yoluyla sosyal ilişkiler kurabilmek eski günlere göre daha kolay gibi görünse de; sıcaklık eksik sanki. Oysa samimi, ılımlı bir bakış açısına sahip olabilmek, artı değer…
Sözcüklerimizi seçerken karşıt görüştekini kırmamaya özellikle önem vermeli. Acımasızlık bu çağın sembolü mü ne? Bilgisayar oyunlarından mı öğrendik bu denli şeytani planlar yapmayı? Kendi dışımızdakilerin yaşama hakkı olmadığına meyletmek de nereden çıktı? Hâlbuki “birlikte yaşamak” ne asil duygular barındırır içinde.
Kızgın gözlerle bakmak yerine karşındakinin yüzüne tebessüm edebilmek… Yenilikleri savunan birine olumsuz manalar içeren sözlerle yaklaşmak yerine hoşgörü ile kucak açmak… Yalnız kendisinin doğru olduğuna inanarak çevresine de bunu empoze etmek için didinmektense, özgürce fikirlerin zarif dansını izlemekten mutluluk duymak ne medeni bir haz!
1653739_625341174198846_1159896447_n