Etiket arşivi: umut

Rahatlatan Cümleler

“Leylâk ağaççığı silme çiçek açmış. Dökülüp gittiğinde, çiçeklendiğini hatırlayacak mı?”
Selim İleri’nin Mel’un adlı eserinden, yukarıdaki cümleler.
Ölü toprağı serpilmiş sıkkın duruşumu silip götürüyor bunlar.
Bir gün, bir yerde rahatlatıcı etkisi olan satırlar kaydetmek, hayatı daha anlamlı kılıyor. Ne umut yüklü! Hem yazan hem de okuyan için bir farkındalık yaratıyor. Çünkü âna odaklanmak ayırt ediliyor böylece. Mutluluğu yakalamak kolay bu noktada!
Sıkıntılı anlarımı okuyarak atlattığımı unuttum kaç gündür…
Bana iyi gelen şeyleri gündeme alamayacak denli hasta idim. Baş ağrısı, düzensiz soluk alışlar! Yaşanması gereken zorlu bir süreç geçti; toparlandım.
Rutin yaşantılarına kavuşunca, kişi, Tanrı’nın öngörüsü ile her şeyin dinginlik içinde akıp gittiğinin farkına varıyor yeniden.
Aklın süsledikleri arda kalanı! Ekonomik bağımsızlık, sorumluluklar, vazifeler… Zaman zaman yok sayılan birtakım işler! Eşref saatine denk getirilip üstesinden gelinen zorunluluklar.
Onlar, yolun sonunda ulaşacağımız değerleri önemseyerek benimsediğimiz düzenli yaşayışlar! Doğamız gereği ve prensiplerimiz doğrultusunda elde ettiğimiz güzellikler olmalı ki, var olduğumuza inanabilelim! Öyle değil mi?
image

Pus

Buğu ile kaplı tüm yaşantılarım…
Sardı ruhumu
sudan sebepten alevlenen bir korku dalgası
Tuzaklara düşüren girdaplarında kollarım
çırpınıyorum durmadan
Açamıyorum gözlerimi, kapadığım dünyaya
Hayalimi boğan kıpırtıları algılıyorum yalnız
Farkındalığım gelip geçiyor
Tutukluyum ân içinde
Umutlu olmalıyım âti için
Rüyalarımda tutamadığım gözyaşlarım
kuruyor yatağında şimdi
Olağanlaşıyor kelâmlar
ne denli gereksinim duyuyorum hâlbuki
neşelendiren yârenliğine
İçten ne denli haykırsam da
sesimi duyamıyorum
duyuramıyorum yüreğimi
Sevdadan mı? O gün ağlamıştım
konu olmuştu aile içinde
Yalvarışlarım Tanrı’ya…
Acı bir tebessüm dudaklarında
bir bulutun içinden seslenişin
Saklıyım aslında biliyorum
masum bakışlarında
Tutuluyorum konuşamıyorum
Aşkın sıcaklığı donduruyor bittiğinde bu defa
Konup göçtüm selâmladım
Bulamadım süzülüp giden izlerini.
2016-02-03 13.31.10Foto. Bâlâ Çiçek

Gezenti

Çocukluktan tanışıyoruz, sevdiğim bir arkadaşım… Zor günümde yanı başımda idi. Unutamam.
Gezenti biri o! Doğarken “leyleği havada görmüş” olmalı. Hep anneciği ile, imrenilesi bir duruş onlarınki.
Emeklilik dönemindeyiz şimdi. Dedim ki ona bir gün:
-Çok gezen mi bilir çok okuyan mı, derler. Bakalım hangimiz kârlı çıkacağız bu işten?
Öyle ya, o ne kadar geziyorsa, burada da elinden kitabı düşürmeyen biri var!
Esasen bir oyalanış içinde değil miyiz bu düzende? Kimi gezer, okur kimi ek iş peşinde koşar, sanata yönelir… Bizler, ölçülü davranışlarımızın değer gördüğü ortamlarda yaşayalım, isteğim. Ayrıca, yeteneklerimizi değerlendirip çalışma olanakları bulabileceğimiz umut yüklü günlere açılan kapılardan geçip ilerleyelim, dileğim.

Gündem

İlk yazdıklarımda girift olmayı esas almış olmalıyım ki, yeniden okurken onları zorlandığımı söyleyebilirim. Karışık duygular içinde yaşanan bir açılım böyle vücut buluyordu demek!
Bugüne baktığımda, yazarken sözcükleri süslemek isteyen biri var; sıfatlar, tamlamalar yerini alıyor cümlede… Açıklamalarda mümkün mertebe ağdalı bir dil kullanmamak hedefim!
Geçtiğimiz hafta kaybettiğimiz usta gazeteci, yazar Çetin Altan’ın köşe yazılarını hiç kaçırmaz, hatta bulunduğu sayfayı kesip dosyalardım, gençlik yıllarımda. Antrparantez, elektrik faturalarına aynı özeni göstermiyorum şimdilerde. Zaten maddi değerlere yaklaşmak yıpratıcı geliyor ama her hanenin iktisadi bir bütçesi olmalı! Bunu takip etmekten de zevk alabilmeli, kişi. Ne kotardım, sonucunda ne kazandım; ne kadarını harcadım, masraflarımı karşılayabilecek miyim?
Dünyadan ya da ülkeden bir haberin merkeze oturduğu bir yazı, sabahı neşelendirebildiği gibi 1980’deki darbe misali üzüntüye sebep olabilir. Terör ise kanayan yara: bedbahtlığımız artıyor her geçen gün. İşimizdeki çabalarımızın, özel hayatımızdaki bir gelişmenin, tartışmanın, sevincin günümüzü etkilediğini fark ederiz birden. Bunlar da felaket haberlerinin ortasından bizi çekip çıkaran bir umudun yeşermesini sağlayan nice unsurlardan. Gelecekten ümitlenmek için bugüne sarılmalıyız. Ne var elimizde? Gündemimiz ve huzur için daima olumlu adımlar atan kişiliğimize sığınmaktan başka. Önce kendimiz ile barışık olalım ki, “yurtta sulh cihanda sulh” parolasını hayata geçirebilecek güç ile yeniden doğalım!
Fert olarak her birimiz toplumun yapılanmasında önemli etkenleriz. Gelişmekte olan bir ülke olarak üzerimize düşen görevler önemi dairesinde ağır… Öncelikle kendimize olan vazifelerimizi yerine getirirsek genel manada kalkınmaya faydamız dokunur.
Bir Kasım Pazar günü, yer aldığımız seçim sandığı mahalline gidip yeni hükümet için oy vermeyi ihmal etmemeli… O çerçevede planlanan projelerin gündeme getirilmesinde payımız olduğunu kanıtladığımız çalışmalarımız ile yarınlara başımız dik yürürüz! Tacımız ay yıldızlı bayrağımız!

Ömür Geçerken

Mutlu olabilmek için zihnimde canlanan, hayatı kucaklayan hayal: sen ve ben.
İlgi alanlarıma dağılsa bile düşüncelerim, bir yerde muhakkak su yüzüne çıkan..söyleşi, yemek, çay saatleri, kariyer araştırmaları, birlikte denize taş atma, araba kullanma, yüzme, durakta otobüs bekleme gibi anlar… Ne denli sensiz olsam da bugün, imgelem: yanımda belirmen. Hayallere sığdıramamıştık ya, şimdi tamamen düşten ibaret paylaşımlar.
Gerçeklere adım atmayı deniyorum, dediğin gibi; önümdeki her yenilik için bir adım. Seviniyorum.
Gerçek, bir yalan da olabilirdi değil mi? Aldatan, kıymet bilmeyen bir arkadaşla ömür geçirmek (acı) gerçek olarak adlandırılır ve yanlış adımdır neticede. Doğru yollarda kanat çırpan biri için, istikrarsız olurdu, bu durum. Memnunum şimdi. Hayaller; iyilikler ile gideni unutturmuyor.
Daima güzelliklere yönelerek yücelttiğimiz bir biçem oluşturmalıyız. Çocuklarımızı kendimize hayran bırakmalıyız, doğallığımızla. Yanlışlarımızı fark ettikçe, kendimizi düzeltme gayreti içine girmeliyiz. Umutla baktığımız yarınlarda, kimseyi incitmeden ilerlemekten yana çaba sarf etmeliyiz. “Kırmak kolay” deniyor ya; iyi huylu, adil, dürüst olduktan sonra yapıcılık ne ki…IMG_9068-2Foto. Bala Çiçek

Mola

Gün pırıltılı. Kış soğuğu ama bahar bu,
erik çiçeklerinden.
Gizil ruhuna kapılışım.
Başkası etkilemez bu denli. İlle bahar.
Uzun yürüyüşün ardından
kitabevinin rafları başında soluklanıyoruz.
Bir iki kitap ve dergi seçip kahveye geçiş.
Bir güzellikten başka bir güzelliğe açılan
kapılar önünde hayata selam duruş…
Aykırı olgulara aldırmadan yolunda ilerleyiş
çünkü ancak öyle var olunabileceğine
inancımız kuvvetli!
Dünya üstünde bir yön çizeceksin.
Sapaklarda direnebildiğin ölçüde
başarıya ulaşabileceğinin bilinciyle
hedefinden şaşmadan gideceksin,
Tanrı’nın senin için belirlediği koşakta.
Bezgin karşılayacaksın günü belki bazen
ummadığın dertlerden,
yine de umutlara açık olacak yüreğin
bugünden yarına göz kırparken.
Söz vermelisin kendine,
savaştan bileğinin gücüyle..
alnının akıyla çıkacağına dair;
hiçbir kötülükten yılmadan,
engellerden usanmadan.
Sonra tutmalısın sözünü utanmadan
kahkahalarının bulutlara değmesinden.

CIMG9127-2

70’li Yıllar

İlk iş müracaatı idi. İnsan Kaynakları Bölümünden sorumlu kişi üzerinde “iyi” bir intiba bırakmış olacak ki, hafta başında çalışmaya başlayıp başlayamayacağı sorulmuştu kendisine, o da hazır olduğunu belirtmişti.
Heyecanlı bir bekleyiş! 3. gün, iş başı. Şirketteki ikinci görüşme çalışmaya başlayacağı bölümün koordinatör ve yardımcısı ile…
O, tüm samimiyeti ile fikirlerini aktarıp ilerlemek istediğine değinir. Sanırım, bu herkesin hedefi: işe girdiğinizde bir süre sonra çalışmanızın takdir görmesini ve terfi edilmeyi istemez misiniz?
Sonradan samimi konuşmalarını gaf olarak nitelendirir, çünkü bölümdeki en kıdemli eleman yedi yıldır aynı mevkide görev aldığı halde hiçbir titri yoktur. Bunu kısa sürede iş esnasında geçen konuşmalardan anlamış ve geleceğe dair sarf ettiği sözcüklerin arkadaşlarını kırdığını düşünüp üzülmüştür.
Evde, okulda işlenen olumlu ideler, iş hayatına atıldığında çekişme boyutunda farklı kutuplara kayıyor… O noktada kişi anlıyor ki; bulunduğu devranda sözlerine dikkat etmesi gerekli.
Öğrenciliğinde dorukta yer eden ailenin umudu, hayatın içinde işte böyle pişmeye başlıyor… Alın teri, göz nuru olan çalışmalarının nasıl sınanarak kabul gördüğünü öğreniyor…

DSC_1563-2