Kimse gelmiyor, diyordu. Yalnız hissediyordu. Geçen günler anlamsız geliyor tek başına, yanında biri olsa. Kimsesizlik miydi yalnızlık? Gününe gecesine sığdıramadığı kendi canından sıkılması mı?
Kendi kendine yetebiliyorsa kişi, yalnız sayılmazdı.
Boşluğu doldurabiliyor, çalışmaları ile kendini geliştirebiliyorsa ondan iyisi yoktu; ihtiyaç duymazdı birinin sözüne, eleştirisine, varlığına. Ne yapsa yetmiyordu demek ki. Kimse olmayınca çoktan ölmüş sayıyordu.
Hep o kalsın istiyordu yanında, can yoldaşım diyordu ona.
Camın önü hareketli idi, ana caddeye bakan bir sokak..insanlar, otomobiller gelip geçiyordu. Oyalanıyorum, diyordu. Devamlı çocuklarında kalabilirdi, candandı onlar. İlle de evimde olmak istiyorum, derdi oysa. Kimseyi dinlemeden çıkardı çocukların evinden otobüse atlar varırdı evine. Çocuklar gitmesini istemez, kızı, aklım sende kalıyor anne, derdi.
Herkes yalnız muhakkak hayatta, yalnız yalnızlığını paylaşmak önem kazanıyor çerçevede. Her gün dünyayı söyleşerek kucaklamak en anlamlısı, insana en yakışanı. Çünkü insan sözcükleriyle kabul görüyor ilk önce evrende.
Herkes yalnız muhakkak hayatta, yalnız yalnızlığını paylaşmak önem kazanıyor çerçevede. Her gün dünyayı söyleşerek kucaklamak en anlamlısı, insana en yakışanı. Çünkü insan sözcükleriyle kabul görüyor ilk önce evrende.