Etiket arşivi: aşk

Macera

Biriktirdim sevgini içimde yıllarca.
Yalnız bize ait bir dünyada
ömür boyu geçiniriz sandım,
büyüsüne kapıldım aşkın
coştum, taştım.

Her şeyin farkındaydın ama gittin,
aldandım.
Hayaline bile değemedim sonradan.

Hava soğudu.
Kar düşmedi buraya, ondan.

Üşüdüm.

Duydun mu?

Soluk soluğa bir düştü, demek
yaşanan,
ayrı yollardan yürüyünce
kâbusa dönüşen.

Sormazlar mı?
Niye sevdin o zaman diye…

“Bir çiçeğe konma” telaşı
desene şuna.

Hatıra

Hani onca yıl birlikte soluklandığımız
ev var ya, bugün oraya gittim.
Gezindim içinde.
İçim paramparça,
eksikliğini hissettim de ondan.
Kucaklayan sevgi sözcüklerin olmadan
geçen bunca zaman
Gözümün önünden yitmeyen hayalin
Hatıran beni ayakta tutan
Anlatamıyorum, gerçeğimsin
Dünyamı ısıtan, ışıtan düpedüz gerçeklik
İdolüm değil miydin zaten
Sembolü oldun aşkımın sonradan
Şu an o evin sadece bir taş yığını olmadığını
duyumsadığımdan aynı zamanda
Sensiz bir geleceğe
nasıl katlanacağımı bilmiyorum hâlâ.
Foto. Bâlâ Çiçek

Film Karesi

Etkileyici Yeşilçam sineması
belleğe nakşeden
birtakım kesitler filmlerden
-ki onlar hayattan izler…
Ana hıçkırığında
gençlik gözyaşında
düş kırıklıklarının gölgesinde
gülüşlerin pırıltısında
biçimlenen devinimlerden oluşan
bir çizgi yakaladım
Orada buluştuk onunla
sevdalandık birbirimize
hikâyenin ayrılık ile
neticelenmesi değildi aslolan
hep yenilenmesi idi içtenlikle
alışkanlıklara mağlup olmaksızın
tekrarlanan sahnelerde
mutluluğun gizi o tarifsiz anlarda
Nasıl sevdiğimizi göstermemeli idik
önce kimseye
aman nazar değer sonra
bu düşünüş güçlendirir mi aşkı
yoksa düşürür mü tuzağa
hayra yor aman
Ufak tefek küslükler
kocaman gülücükler
sarıldık ardından, kucaklaştık
Böyle biter masallar
çoğu ‘’mutlu son’’ ile.
Foto. Bâlâ Çiçek

Edimsel Koşullanma

İlk görüşte, gönül çelen tatlılığına
gülüşlerine kandı
Zaman içinde
gri bir gölge kapladı göz hatlarını
Kıskançlık emaresi zalim bakışlarından
tanıdı bu kez karşı tarafı
İlk tanıştıklarında takındığı zarafetinin yerini
vahşi bir hâkimiyet almıştı
Bir nefeslik hevesi geçerdi bir anda belli ki
böylece sona ererdi dokunulası merhameti

Öyle yürümezdi aşk, özgürlüğü severdi
kişiye kendini muhteşem hissettirirdi
Ayrılığa sebep nice davranışı var, dedi
kendi hataları da vardı kuşkusuz
Sonrası edimsel koşullanmadan olacak
kalbini açamadı bir daha
karşı cinsten başka bir karakterin yüzüne.
Foto.Bâlâ Çiçek

Hüzün

Yaşamım baştan sona
inkâr ederek kaçtığım, dalgınlıkla karşılaştığım
aslında hiçbir evrede gerekli olmadığı halde
tiryakim olup beni saran bir hüzün bulutu.
Aşkla sarılsam, güvenle yaslansam bir omuza
romantizm sızsa içeri
ayrılık karşılayınca unutmadan
ele geçen hayal ötesi hüzün dalgası.
Doğan güne kucak açıyor, uğurluyor
hep benimle sabahlıyor.
Nafile önüne geçilmiyor.
Çaresiz dağılıyor yüreğim.
Bu bağlamda romantiklikten anladığım
ömürlük hüzün oluyor.

Hayalimde

Oradan, o yıllardan…
Çocukluk, gençlik işte.
Renkli bir kare çıktı gün yüzüne
neşeyle dolduğum.
Sıcacık ısınırdı içim –bulutlarda.
Seninle beraber çizdiğimiz yolda
geziniyoruz
hayalimde canlanan resimlerde
Bir adım ötesinde idik hayatın
Kuruttuğum çiçekler o günlerden kalma
Şimdi ise konamıyorum yüreğine artık
Bulamadığımdan
buğulu gözlerinde harelendiğini bildiğim
aşkın güzelliğini.

Aşkla Veda

Hâlâ mı aşk
Bu nasıl bir tutku, sevdiceğim
Tutkudan öte sonsuz sevgi, o, sevdiğim

Etkilemez mi sanıyorsun benliğini
Sarsılıyorum, titriyorum,
zorlanıyorum anbean
Yanı sıra boyun eğmekten zevk duyuyorum
kurtulmayı diliyorum zaman zaman
çoğu böyle yaşamak istiyorum
bir esaret belki…
Ve kabul ediyorum
engin bir soluklanış, saklanış olduğunu…

Sonsuzluk, sevgi bulutuna dokunmak demek
Ancak aşkla sarınca, sarılınca
ışıldıyor gözlerimiz, var oluyoruz.

Soruyorum, beni seviyor musun diye
Seviyorum derdin, olsan
Nasıl da uzaksın oysa
o denli yakınsın aslına bakarsan.

Dünyam, seni düşünerek anlam kazanır
Bu noktada kavuşmak istiyorum
Öylece sözcüklerine konmak,
hep adımın geçtiği tümcelerine yerleşmek…
Aşk dokunur demek bu, hem sana hem bana.

Dokunuşuyla büyüdük ikimiz de
çocuklaştık, olgunlaştık
vardık ereklere, aştık kendimizi
Bunca artı değer
emellerimiz, arzularımızın, emeğimizin
hediyesi bize.
Hayat veren sevi,
bir gün yaşantımızı nihayetlendirebilirdi de
Tanrı bilir tabi hikâyelerimizin sonunu
Fakat aşk da Yaradan’dan değil mi, ne dersin…

Ağlayan Kayalar

Yalnızım, dedi
İşte yine yalnızım
Yeni bir gün daha doğuyor sensiz
Ezberimde kaşın, gözün
Ömür boyu beraberiz diye
verdiğin ilk sözün
Bir zamanlar koynunda yaşattığın
yere göğe sığdıramadığımız o aşk
yok oluyor…
Ağlıyor şimdi kayalar
nerde o diyor, dostlar.

Yollarımız kesişti deyip
elinden tuttuğun o yüz
özlemiş, arıyor ılık soluğunu.
Ne kadar da yakıştırmıştı
seni kendine.

Tanımaz, artık gecenin karanlığında
pişman olduğunu imgeleyen gözyaşlarını.
Veda vakti gelince
beyaz yalanlar da işe yaramaz
üzme canını.

Devam et böyle, layık olduğun gibi
yeni bir aşkı duyumsarsın çok geçmeden.
Zaten bu kısır döngü değil mi
ne yazık
hayatında benimsediğin yegâne gerçeklik.

Biraz samimi olsaydın keşke.

Sevdanız

Sığmıştınız bir damla gize ikiniz
kararlı balıkların
su yüzeyine çıkışı deviniminde
Seçiliyordunuz
kalabalık idi etraf
Dünya senin için o idi ya…
Hayat akardı,
onun için o sendin.
O susardı uzaklaştıkça, sen susardın
Yollarınız kesiştikçe
konuşurdunuz sevgiyle
Birbirinize yaklaştıkça
sempati çoğalıyordu aranızda
coşuyordunuz sevinçle
Ne mutlandırıcı bir histi, aşk
O koşardı yakınlaştıkça siz
tutku kokardı sevdanız
Ne de olsa,
yıldızların altında
yeşil bir sığınaktı kurduğunuz
Bozulabilirdi
yağarsa ateşten sağanak
Ne ki,
yalınlık yakınlık
sadelik duruluktan yana idi
aşk dediğin…