Koştum, baktım, yoktu
Yıllardır verdiğim mücadele
boşuna mıydı
Yine döndüm başa, ilk günlere
Yeni biçemler gerek,
acıyı dindirmek için. Zor olsa da
Kalıplara sığamayan kanayan yüreğim
sevdam hep sınanan
sığındığım insanlığım kınanan
…
Sebebi zulmün,
ruhta vahşetin tırmanışı..
kanatan…
…
Halbuki ne yüce gayem;
onurla sahip çıktığım bayrağı
devretme çabası içindeyim,
bir sonraki kuşağa
içinden çıkılmaz bir kaos içinde.
Aylık arşivler: Şubat 2015
Rokalı Ev Böreği
Rokadan börek!
Hamurunda 3 su bardağı un, aldığı kadar su-zeytinyağı, tuz kullandığım böreğin iç malzemesi: 1 demet roka, 1 kase maydanoz, 1 kabak-1 patates-2 havuç rendesi, 5 adet taze soğan (veya doğranmış 1 kırmızı soğan), 150 gr lor peyniri, ¾ çay k. tuz, 1 çay k. karabiber, 1 çay k. k. pul biber, 1 çay k. fesleğen, 1 çay k. nane, bir tutam biberiye, ½ çay k. zerdeçal, ½ çay k. tatlı toz k. biber, ½ çay k. sumak.
4 yufka açılır; her biri yağlanır ve harcı konulup rulo yapılarak güller oluşturulur. Üzerine yağ sürülür. Yağlanmış tepsiye dizilir. 180 derece ısıtılmış fırında 1 saat kadar kızarana dek pişirilir.
Yanmaz tavada da yapılabilir. O zaman harcın paylaştırıldığı yufkalar zarf şeklinde katlanır. Yağlanmış ve kızdırılmış tavaya teker teker alınıp arkalı önlü çevrilerek kızartılır.
Yanına ayran yakışır. Hele çayla enfes…
Afiyet olsun.
Dipnot: Tava versiyonunda çiğ patates kullanılmaz.
İstanbul, Şiirin İçinden
Günlerle otağına kurulup
bakıvermek bir medeniyete;
bir şiirle geçerek içinden
çözüvermek sarpa saran sorunsalını
Yaren kokulu çay deminde tutunup kalmak
selamladığın topluma, bir ferdi olarak
Coşup taşan yüreklerin hep bir olduğunu bilerek
yürümek sokaklarında yerleşip şehirlerce
Limanların yosun tutmuş sığınaklarında
solumak nefesini alın terinin.
Yola Çıkarken
Yeniköy’de yokuşta,
dam koruklarıyla bezeli kabrin
Gülüşlerin düşlerimde,
renkli umutlar peşindeyim
Koşmamı öğütlemiştin hep
ezeli bi rekabetin içinde…
Sendelediğimde
yeise kapılsam bile bazan
kaldırıyorsun beni
dünyamı kaplayan mutlu sesinle
Tutunuyorum yine ilk günkü gibi,
boş sayfaların
yaşatılmayı bekleyen tınısı
kulağımda iyi ki!
Annem annem annem
Çerçeve
Anıların içinde seyr yine
sanki yaşıyorum oralarda,
sayfaların üzerinde buluşunca sözcüklerle…
…
Çocukluğumdayım;
koşuştuğum caddelerde
geziniyorum, öyle derin izleri.
Hiç girmediğim ara sokaklarda
buluyorum kendimi.
Unutulmayan o özel anlarda
karşılaşmak yeniden sevgili yüzlerle
dolduruyor benliğimi.
Duru bi boşluk oysa!
Kızıyorum
henüz anlatamıyorum çünkü.
…
Yazmak istiyorum o yüzden
daima koynunda yatmak için,
ucu bucağı yok ki mavi gri bulutların.
…
Geleceğe dair düşler ülkesi,
rotasını çizdiğim dokularında ömrün
yerleşmiş annemin o şen sesine
duyuruyor durmaksızın varoluş sırlarını.
Arıyorum aynı neşeyi dost sedalarda,
saklı hüzün kaplı gülüşlerde bazen.
Hep içimde yeşertmiştim ya seni, olduğun gibi…
Umutla zenginleşmiş bu dünyada
ulvi barış senfonisini var mısın yaratmaya?
Tam Da Bu
Etki altında kalmak!
Pek başına buyruk; kendi kararlarımı alırım, diyor.
Halbuki çevresinin tesiri bariz üzerinde…
Paylaşımlarında kafa dengi gibi görünüyor.
Yürekli biri.
Okul, iş hayatı, hobi dünyası derken hepsi tamam da..takılıp kalmış ön yargılara.
Tanıma gereği duymadan karşısındakini, gelecek düşlerine dokunmaya çekinip yeni fikirlere açamadığı zihnini sokuyor önündeki köhne kapıdan içeri.
Bela
Vahim durumda insanlık
İrade zayıf ondan bu hainlik
Bir “uçkur perhizi” gerek kimine…
En azından
medeni davranmaya heves etmeli,
içinde bulunduğu çağa uysun diye!
Örgü İyi Bi Hobi
Uzun yıllardır yün örmüyorum. Geçen gün örgü örmenin iyi olabileceğini düşündüm.
Atkı örerek başlamalıyım dedim. Deneyimimi pekiştirmek gerekli idi. Önce güzel yavrumun aldığı pembe, mavi, gri, bej renklerden oluşan ebruli iple ilmek atarak denedim, arkadaşlar daha kalın şişle çalışmamı önerdi. Söküp yeniden ilmek attım: lastik ve ilerleyen sıralarda da aralara haraşolar yerleştirerek devam ettim.
Hafta sonu Çarşı’ya çıktığımızda pasajdaki yüncüden bu kez kahve, kiremit ebruli ve limon sarısı renkte yumaklar aldık. Değişik kalınlıkta şişlerle yarattığım basit örneklerden atkı, şal örmeyi planladım.
İyi bir değişiklik oldu bana..sadece yazı yazarak yol açtığım krizi önlemeye yardımcı oldu. İşe kendimi verdim mi “gözünü çıkarana dek” uğraşmam ilk değil! Bu defa daha dikkatli olacağım çünkü yazı yazmaktan hoşlanıyorum ve hayatımın sonuna onunla yönelmek istiyorum. Uğraşım olmalı dedim ya, “yazmak” en iyilerinden.
Yünlere şişler vasıtasıyla şekiller vererek ısınacağımız nesneler oluşturmak fevkalade bu arada. İlk öğrendiğimde sarı lacivert bir kazak çıkartmıştım ortaya, ortaokul yılları… Kulüp aşkı yüzünden… Giymedim ama. Sosyoloji öğretmenimiz demişti, “sizin yaşınızda ben de fanatiktim, yaş ilerleyince o heyecan kalmıyor”. Hak veriyorum ona bugün.
O yıllarda yine gazetede okumuştum, tarihte ilk örgü örme eylemini gerçekleştiren erkekler olmuş; resimleri de vardı, gülmüştüm.
…
“Niye üç atkı” diye sordu. “Birinden sıkılınca öbürünü alıyorum elime” dedim. Farklı kalınlıktaki şişlere geçmek de dinlendiriyor kollarımı… Aynı anda birçok kitabı okumak, birkaç konuda birden yazı yazmak gibi.
…
Şimdiden düz örgü bir hırka ve yeni çıkan bayağı kalın yünlerden büyük bir battaniye örmek için program yapmaya başladım bile. Bu da bi kriz sebebi olmasın, kaptırdım: gece gündüz “örmece”!