Gülüşleri çınlatıyor evimizi, sarılışları renk katıyor hayatıma; verilen çabalar..bağları koruyarak güçlendirmek beraberliği… Bir çınar bu aile, yeni dallar eklendikçe devleşiyor. Çınarlar birbirine karışıyor sonra… Dallar kenetleniyor. Yaşadıkça sürgün veriyor, sürgün verdikçe yaşıyor.
Kararan gece, dinlenen doğa..uyumayan kötülük, veryansın eden insanlığım… Sorgulamaya açılan gözlerim; ummadığı şekilde şaşkınlığa uğrayan bilincim. Kötülüğün “yalnız” saydığı köklerim harekete geçiyor. Veren ellerimiz kırılmaya çalışılıyor ya! Bir çınara nasıl değer kötülüğün eli?
Benim olana dil uzatan, el koyan cezalandırılmayacak mı? Kaçıp gitmek onun karı mı, netice olarak bir yaptırım uygulanmayacak mı? Şimdi onu öğreneceğiz.
Önceden de çok defa cezasız kalan vakalar yaşamadık mı? Kötülüğün yayılmaması lazım… İyilik başımızın tacı, hep baskın gelmeli. Bozulmamalı yaşam programımız; gelecek planı, dengeleri korumaya odaklı yapılır.
Gerçeklik, her zaman kötülüğe karşı savaşımın var olduğu yönünde. Vazgeçmeyelim umutla gelecek günleri düşlemekten, bir çırpıda söylenen bir şarkı olsun, yüreğimdeki kıvılcıma eş kardeşlik! Koruyalım iyilikle dolu yüreklerimizi, yurdumuzu bezeyen iç içe çınarlar bırakmasın bizi; duamız, “doğru yoldan ayırma bizi, Tanrım” değil mi?
Başkalarının dünyasını yıkmaya ne hakkı var, şeytan o! Sığar mı insanlığa? Sadece bir sınava bağlı yaşam! Olumlu adımlarla gitmeli hayatın içinden. Parmağını kıpırdatman hayatını değiştirebilir. Bir kıpırdanış çok şeye mal olabilir. İlişkilerini etkilemekten tut da yaşam alanını değiştirmeye dek varabilir. İçinden çıkılması güç bir ortamda bulunmaktan ne zevk alır ki insan? Ancak, içinde kötülük tohumu barındıranlar güzel şeylere layık değildir, ne denli isteseler de! Onlar zaten hep olmadık şeyler isterler; çaldıkları bir dünyayı! Nasıl mutlanır insan başkasından koparıp aldığı bir yaşamda, mutsuz ederek aynı zamanda diğerlerini de.
Ona “insan” demek hata esasen!