Lezzet Dergisinden aldığım bu tarif için haşlanması gereken baklagiller: kuru fasulye, nohut, yeşil mercimek, buğday ve mısır.
Fasulye ile nohut birer su bardağı; mercimek, buğday ve mısır ise birer çay bardağı olarak belirlenecek.
Ayrıca, üç adet taze soğan, bir közlenmiş biber, birer avuç kıyılmış maydanoz ve dereotu kullanılacak.
Sosu için: iki diş ezilmiş sarımsak, iki yemek kaşığı nar ekşisi ya da limon suyu, yarım çay bardağı zeytinyağı, tuz, karabiber.
Yapılışına gelince, doğranan biber ve soğanlar diğer malzemeler ile karıştırılıp sosu da üzerine gezdirildikten sonra servise sunulur.
Tarif böyle..kapari veya kornişon turşu da eklemenizi öneririm.
Beğeni ile yenilen bir ikramlık, afiyetle.
Sezer Esensoy Çiçek tarafından yazılmış tüm yazılar
Kısaca
Yüzyıllık etkileşmelerden ötürü
yeniyetmelik çağım
özgürleşme hayalleri ile donatılmış
hareketleri kısıtlamamaya ilişkin
duyumlarla zenginleşen
“derdim”, tabulara tutuklu kalmamak;
çevrili Yeşilçam’dan derlenmiş karelerle
“Susuz Yaz”, “Deprem” verilerden
saran tazelenmiş “roman” çılgınlığı
örneği “Love Story”
Sabırla bekliyorum
gerçekten içten vurulacağım anı
sanki “özümden” kurtulacağım o an
yeni bi kapı açılacak,
o kapıdan içeri bakacağım
çiçekler açacak
boğulacağım
savrulacağım halbuki coştuğum an
Hep bi hayal kırıklığı
ardından pişmanlık, serzeniş, yüzleşmeler
“çarpışma” sonra kaderinle
Gözünün önünden gitmez silueti yârin
“en zoru da bu” dediğinde
bi bakmışsın
en az acıtanın o olduğunu
hissettiren anılar dizili dimağınla baş başa..
orsa boca
sonunda bi abide oluşun
yalnızlığınla
hayatının gölgesinde.
Öğrenmek Üstüne
İyi birisin, kıymetinin bilinmediğini anladığında hayal kırıklığı yaşarsın.
Bu meyanda mutsuzluğuna sebep hükümlerden korunma içgüdüsü yorar bünyeni.
Onca iş güç arasında rencide edici bir zihniyetten sıyrılmaya çabalamak zor olsa bile soyutlama ile çıkılabilir içinden: at gözlüğünü takmak (sıkıntıyla)…
Güçlü bir usa vurum taktiği sayesinde rahat hareket edebilirsin: nükteye sarılarak.
Yaşamın sırrı, seni, mutsuz eden unsurlara karşın kendine saygı duyarak gelişimini sürdürdüğün, olgunlaştığın sırada gerçekleşen mucizenin iksirindedir: öğrenmek.
Doğumundan beri öğrendiklerin ne sadık arkadaşlardır kalan ömründe. Girift düzeni çözebilmeni sağlaması, güzelliği. İlkelerin kendi içindeki sakin duruşlarına çekilip kabul edilmek, ayrıcalık..birbirine gülümseyen dostlar gibi.
Tübyaz
Rumeli yaz yemeği, bizim mutfaktan.
Adı Tübyaz.
Nasıl yapılıyor bir bakalım:
Haşladığımız bir kg patlıcanın şeritler halinde soyduğumuz kabuklarını yağlanmış uygun bir tepsinin zeminine yan yana yerleştirir; 250 gr beyaz peynir kırığı, çırpılmış üç yumurta, tuz, karabiber, iki yemek kaşığı zeytinyağı ve bir yemek kaşığı unu ezilmiş patlıcan ile karıştırıp kabukların üzerine yayar, un serper 175 derecelik fırında üzeri kızarana dek 35 dakika pişirerek ılık veya soğuk olarak servise sunarız.
Afiyetle.
Hobi Çalışmaları
Yukarıda görülen şu günlerde kullanılabileceklerden, ördüğüm ebruli atkılardan biri. Aşağıdaki resimde yer alan ise önümüzdeki günlerde giyilebileceklerden bir ebruli hırka.
Spagetti yünden bir ayda ördüm bu hırkayı. Kalın yün olduğundan çabuk ilerleyebiliyorsun. Ele aldığında hayli ağır olduğunu fark ediyorsun, kolda taşınmaz. Zaten kıştan yaza geçiş dönemi kısa, o anlar için “biçilmiş kaftan”.
Rahatlatıcı etkisi yadsınamayacak denli güçlü olması hasebiyle örgü örmeye ve yeni modelleri yansıtmaya devam etmeli, ne dersin?
gerçeklik mi karamsarlık
Yanılgı
Aykırı Sesler
Gün gelip olduğu gibi kabul edebildiğinde kişi, aykırı sesleri..ulaşır umursamazlığın doruğuna. Umursamazlığa vurulunca mutluluk anı yakın.
Yaşanmışlıkları anımsatan satırlar Dalgalar’dan; “koridoru sertçe adımlamalarını duymak hoşuma gidiyor.”
Kızların topuklu ayakkabılarının çıkardığı sesleri, uykularının en tatlı yerindeki çocuklarını kucakladıkları gibi annelerine bırakıp işe doğru yola koyulmalarını bugün hatırlıyorum yeniden Virginia Woolf’un satırlarını okurken.
Evimizde sabahın ilk ışıklarıyla bizim dışımızdakilerin ayak seslerine tanıklık etmeninse beni nasıl yıprattığını; bunu bir yaşam kesiti olarak kabul edemeyişlerimi, hatta yakınışlarımı…
O günlerde hayatıma müdahale olarak nitelediğim yaşayışlar, gelecekle ilgili tasavvurlarımı şekillendiriyordu.
Aykırı sesler bir gün hiç duyulmayacaklardı. Duyulsalar da hayata karışacaklardı, olgunluğumun bir simgesiydi artık onlar. Öyle olmasa “insan olarak yaşamayı zorlaştırdığımız” dünya üzerinde barınmak imkansızdı.
Ömrüm Yetecek Mi
Bir ömür yetmez sınavı sonlandırmaya..
doludizgin ilerlerken sarılıp boynuna
donanıp yeniden katıldığım hayata
küsecek miydim böyle
Yılgınlıkla uyanmasa idim
ümit dolu sabahlara?
Öğrenmeliyim kaldığım yerden
sürdürmem gerektiğini;
soruları yanıtlamanın
vazifem olduğunun farkına vararak,
gülerek ağlayarak,
ille çizgiyi takip ederek.
İlişkilerimiz
Beraberlikler ne üzerine kurulu?
Her bireyin karşısındakinden beklediği bir şey var, hayatta. Bunu kabul etmek zamanımı aldı.
Yıpratıcı bekleyişler yaşanır mı..yaşanır, beklentine ulaşamadığında hayal kırıklığı… Kulağa hoş gelmese de her ilişkinin çıkara dayalı olduğu gerçeğini değiştirmek olanaklı görünmüyor.
Bu doğal unsuru kabullenmek zor geldi; ona dedim ki, “ben de iki satır dertleşmek istiyorum”. “Ne denli doğal” diye karşılık verdi; “insanlar konuşarak anlaşmazlar mı?”
Birbirine ortak beklentiler içinde yaklaşmak güzel olur yine de.
Dostluğun bir fırsat değil de sorumluluk olduğunu belirtiyor Halil Cibran. Bu cümleden yola çıkarsam, kurduğum her ilişkiyi gönüldaşlıkla karıştırmamam lazım gelir.
Her bağlantıda bir dostluk havası aramamdı belki üzüntülerin sebebi atılan ilk adımda. Farklı algı, tabii, dostane bir ilişki kurma şansını yakalamak; baht açıklığı demek hatta!