Virginia Woolf, Dalgalar adlı eserinde konunun nehir olup akıp gittiği bilinç akışı tekniğini kullanır.
Kişi, bir eseri okurken, içinde bulunduğu tutuklayıcı düzenin dışına çıktığını fark ediyor çoğu zaman. Bu bir terapi şekli olsa gerek! İşe yaramayan onca düşünceyi uzaklaştırırken dimağından, beyaz sayfa açılıyor önünde.
Yalnız her yararlı iş gibi okuma etkinliği de süreklilik bekler. Rutini bozmaya gelmez. Etkisini görmek için kitapları elden düşürmemeli!
Okuduklarımız daha önce konu edinilmiş mutlaka. Yeniden yeniden… Böylelikle okudukça değişik üsluplardan aktarılan bilgiler yenileniyor hafızamızda. Tabii bilginin derya olduğunu düşünürsek, öğrenecek –bilmediğimiz çok şey bulunduğu gerçeğini kabul ediyoruz. Bu bağlamda araştırmaya dayalı eserler zihnimizi tazeleyip dünyaya daha geniş bir perspektiften bakmamızı sağlar.
Hayal gücünün muazzamlığı da yadsınamaz. Öykü, hikâye, romanlar konuları itibariyle ruhumuzun derinliklerine ulaşırlar. İşte orada başlar serüven… Bizi etkisine alıp günlük sıkıntılardan arındıracak bir kaynak bu!
Etiket arşivi: Hikaye
Aynı Keyif
“Yazmak” üzerine kaleme alınmış birkaç kitap geçti elime dün kitapçıda. Pek sormaz ama neler aldığımı öğrenmek istedi bu kez. Edebiyat konusunda eğitim almış birinin bunları okuması gerekli miydi? Merakı hoşuma gitti aslında. Her bireyden öğreneceğimiz çok şey olduğunu, yazarların hikâyeleri ve önerilerinin beni daima ilgilendirdiğini söyledim. Sözkonusu eserlerin bundan sonraki çalışmalarımda faydalı olacağını düşünüyordum.
Gülümsedi, hak verdi. Keyifle okumamı diledi…
Değindiğim, bildik satırlardan değil mi?
Akıcı bir anlatım mı benimki onu da bilemiyorum ama yazmak istiyorum. Yazmaktan zevk duyduğum için…
Ayrıca, eğitimde tercihim bu yönde idi diyeceğim; hani bazısı okuduğu branş üzerinde çalışmaktan gurur duyar ya -bunu geç yaşta gerçekleştirmiş biri olsam da vurgulayasım var hep!
Korkmadığım için yazmak!
Bir de her birimiz mütemadiyen aynı durumlarla karşı karşıya değil miyiz? Mühendis, doktor, öğretmen, yazar vs. olabiliriz; neticede düzenli çalışmamızı gerektirecek bir tempo içinde yaşamalıyız! Kuşaktan kuşağa değişik biçemlerde baksak da dünyaya, doğumdan ölüme belli süreçlerden geçiyoruz. Farklı yaşantılarımız güzelliklerimiz sadece. O halde, her zaman birbirimizden öğreneceğimiz kavramlardan, göreneklerden oluşan bir bulut yaşam dediğin. Tendeki her çizgi soluklandığımız derinliklerin izleri değil mi? Okudukça, belki de kendi kendimize hiçbir zaman ulaşamayacağımız doruklarda eğleneceğiz. Yeryüzünde bir oyalanış içinde değil miyiz? Fikirlere önem vermeliyiz…
Gerçek
Özgür Kuş
Akşamüzeri annem geldi, ‘’bir seyahat esnasında evlat edinmişler beni’’ dedi. ‘’Anneannen kardeşlerimden ayırmamış.’’ ‘’Kamuran bilmesin henüz, ben söyleyeceğim.’’
‘’Babana benzediğini düşünmüşümdür hep.’’
İkindi vakti buluştuklarında akrabalardan öğrenmiş bunu. Baktım, ciddi! Balkondaydık, gece yarısı. Birçok evin penceresinden ışık sızıyordu. Yazın sıcaklığı bi yandan. Işığı yakmamıştık, gemilerin ve karşı sahilin denize vuran pırıltıları aydınlatıyordu etrafı. Saatler ilerledikçe, göz, gecenin karaltısına alışıyordu. Çoraplarımı giyip geleceğimi söyledim, Sıdıka’yla karşılaştım içeri girdiğimde, yatmaya hazırlanıyordu; ‘’annemi zamanında evlat edinmişler..’’ sessizce dinledi. ‘’Babama bundan bahsetme, kendisi anlatacak.’’
‘’Tamam abla’’ diyor şaşkınlık içinde.
Babam sesleniyor: ’’telefonun çalıyor, baksana şuna!’’
İki cevapsız arama, kaydetmiş arayanların mesajlarını telefon cini. Turgut ile Vildan’ın sesleri: bugünkü ‘’fırsat eşitliği’’ konulu gösteriye katılıp katılmayacağımı öğrenmek istiyorlar, dinletiyorum babama. Bir şey demiyor.
‘’Annen oturacak mı daha’’ diye soruyor. ‘’Biraz daha’’ diyorum. ‘’Ben yatıyorum, sabah erken kalkacağım.’’
‘’İyi geceler baba, biraz söyleşir biz de yatarız.’’
‘’İyi geceler!’’
Annemin yanına geliyorum. Heyecanlı. Yarın her günkü gibi içindeki özgür kuş kanatlanacak yine uçmak üzere. Hep beraber karşılayacağız hayatın zorlu dönemeçlerini de sürprizli anlarını da. Foto.alıntıdır.