Kısılıncaya dek sesim,
sözcüklerin usanırlığından
Bir koşuşturma var otağımda
Dur durak bilmez arzular
Tadı kaldı damağımda
Öyle ki, dayanamadım
sözcüklere döktüm bile isteye,
sormadan edemedim
çıkar mısın yola benimle diye…
Önce nazlandı biraz o
yüreklendi koluma takınca.
Kıskançlığının
hep sarmalayacağı
bir ihtirasla kucakladı beni.
Duydum içimde o günden sonra
iki cins arasında
sevgiye rağmen var olan
umursamazlığı.Foto.alıntıdır.
Sanki asırlar geçmiş üzerinden
ellerinden tuttuğum
önünde diz çöküp yalvardığım
bir ‘hoşçakal’ deyişi vardı
o an yittim gittim ben de
soluklanmaya doyamadığım
duydukça nefesini
yeniden doğduğum
günler gecelerce..
yeri göğü
salt bir kucaklayış değil bu
gezegen üstü
yekvücut olmak
pırıltısı sönmeyen bir yıldızla
o yüzden işte
uyanıyorum her sabaha
onu karşılar gibi
içimde yanan ateşiyle,
suya dönüşüp
çağlayarak gün içinde
sarılıyorum boynuna..
unutuyorum
yok olduğumu bir zamanlar
sazlarla çevrili bir göl içerisinde