Etiket arşivi: uyku

Sevince

Güpegündüz uykuya daldım
uyandığımda,
o güne dek anlatılanların
hikâye olduğunu düşündüm,
bir buğu kapladı her yanı
sahi seni gördüm
gözlerin ışıl ışıl
bana bakıyordun
geleceğimizi dillendiriyordun
sıcacık sözcüklerle
o an anladım,
seninle yaşananlar yalan değil
Gülümsedim, ısındı içim
insan duygulanıyordu
sevinçten coşuyordu
düşler gerçeğe dönüşüyordu
bir çift yürek bir dünya oluyordu
sevince.
Foto. Bâlâ Çiçek

Yaşam Dediğin

Şu espri edebiyatı
Güldürüyor hakikaten ve
uyandırıyor
yaşamın kademe kademe daldığın
derin uykularından.
Sonra
birden dönüyorsun
sudan çıkmış balığa.
Bir an uzaklaşıp gittiğin ne varsa,
geçiyor yine tüm endamıyla.
Anıların.
Bugün seni zora koştuğunu da
kabul ettiğin
anlamlı olduğu kadar
duygulu kılan
unutulur sandığın o gülüşün hayali
gözünün önünde canlanırken
içinde ne denli zinde, diri,
aldırmaz olunabileceğinin
sınavının verildiği bir yazgının devinimi.
Yarını donatmak için
pek de veri kalmadığını sezinlediğin an
kendini hep anılarınla
kucak kucağa duyumsadığın.
Gün gelip dünya düzeninin
içinden çıkılmaz olacağı korkusuyla
sarsıldığın bir eylem yumağı
yaşam dediğin.
photo-3-11-2016-12-50-14

Yeniden

İstanbul, 16.10.15
Günlerden Cuma… Yine günlük tutmaya karar verip defteri elime aldım. Epeydir günceme yazmıyordum.
Dün geceki yılgın, bitkin halimden eser yok bu sabah! Uyudum altı saat kadar… Uykunun ne denli önemli olduğunu bir kez daha anlıyorum. Uykusuzluğun amansız bir hastalığa davetiye çıkardığını öğrendik geçen günlerde. O hastalık yakın bir süre önce bizim evi de ziyaret etmişti. Giderken canımızı da alıp götürdü. Ölüm bu tabii, bir şey bahane olacaktı elbette. O da öyle dememiş miydi? “Bahane, hastalık bahane!”
Örgü örüyorum son günlerde; üç iş var elimde: atkı, yelek, kazak. Hepsi de ebruli yünlerden. Atkı pembe, mavi, bejli. Diğer ikisi aynı renklerde, fakat yünler farklı; biri angora, biri akrilik: yeşil, turuncu, bordo, sarı renklerin bir karışımı…
Sevgili arkadaşım da çeşitli kazaklar örüyordu; “ortaya”: kime uyarsa evde o giyer, diyordu. Kazağı bir onun sırtında, bir eşinde görüyordum.
Yıllar önce aynı yünden iki ayrı kazak örmüştüm; hem sevgilime hem kendime, rengi o seçmişti: cam göbeği mavi.
Örerken çeşitli sorunlar yaşamıyor değilim. Anneciğime sorardım hep, onun başkanlığında ördüğüm sayısız kazak, hırka olmuştu. Sonrasında tatmin edici açıklamaların yer aldığı dergilerden faydalandım. Yalnız bilgiler yetersiz kalıyor bazen. Şu anda da kazak ve yelek için aynı durumu yaşıyorum. İçinden çıkabilirsem fotoğraflarını çekip paylaşacağım. En önemlisi de giyilebilecekler o zaman!
image

Sevgi Seli

Ayrılalı çeyrek asrı aşmış
son karşılaşmamız hayalimde hâlâ.
Ayrılmadık ki biz,
sonsuz bir uykuya daldın sadece.
Geleceğim yanına…
Tez parlayıp sönen öfken bana da geçmiş,
ciddi, kibar hallerin de…
Gençliğinde saygının egemen olduğu sevgimiz,
ömrünün sonbaharında
bir gül seline dönüşmüştü.
Ne içten idin,
tuttun ellerimden en gereksinim duyduğum gün.
Hatalarım oldu, yüzüme vurmadın hiç.
“Kaybolduğun gün, seni yeniden bulacağım”
demiştin.
Babacığım, “yitip gideceğim bir gün” doğru!
Unutma, sevgi seline kapılarak…
Karşıla beni,
sevinçle kucakladığın ilk gün gibi.