Özgür Kuş

Akşamüzeri annem geldi, ‘’bir seyahat esnasında evlat edinmişler beni’’ dedi. ‘’Anneannen kardeşlerimden ayırmamış.’’ ‘’Kamuran bilmesin henüz, ben söyleyeceğim.’’
‘’Babana benzediğini düşünmüşümdür hep.’’
İkindi vakti buluştuklarında akrabalardan öğrenmiş bunu. Baktım, ciddi! Balkondaydık, gece yarısı. Birçok evin penceresinden ışık sızıyordu. Yazın sıcaklığı bi yandan. Işığı yakmamıştık, gemilerin ve karşı sahilin denize vuran pırıltıları aydınlatıyordu etrafı. Saatler ilerledikçe, göz, gecenin karaltısına alışıyordu. Çoraplarımı giyip geleceğimi söyledim, Sıdıka’yla karşılaştım içeri girdiğimde, yatmaya hazırlanıyordu; ‘’annemi zamanında  evlat edinmişler..’’ sessizce dinledi. ‘’Babama bundan bahsetme, kendisi anlatacak.’’
‘’Tamam abla’’ diyor şaşkınlık içinde.
Babam sesleniyor: ’’telefonun çalıyor, baksana şuna!’’
İki cevapsız arama, kaydetmiş arayanların mesajlarını telefon cini. Turgut ile Vildan’ın sesleri: bugünkü ‘’fırsat eşitliği’’ konulu gösteriye katılıp katılmayacağımı öğrenmek istiyorlar, dinletiyorum babama. Bir şey demiyor.
‘’Annen oturacak mı daha’’ diye soruyor. ‘’Biraz daha’’ diyorum. ‘’Ben yatıyorum, sabah erken kalkacağım.’’
‘’İyi geceler baba, biraz söyleşir biz de yatarız.’’
‘’İyi geceler!’’
Annemin yanına geliyorum. Heyecanlı. Yarın her günkü gibi içindeki özgür kuş kanatlanacak yine uçmak üzere. Hep beraber karşılayacağız hayatın zorlu dönemeçlerini de sürprizli anlarını da. 33Foto.alıntıdır.

Yarenliğin Son Günü Dayandığında

Bir fert olarak genellikle tıp dünyası ile ilgilenmiyor; yayınlanmakta olan yenilenen tıbbi bilgilere göz atmıyor.
Sağlığını ihmal ediyor.
Şikayetleri artıyor, doktora gitme gereği hasıl oluyor: o zaman hasta olduğunu öğreniyor.
Tam bu sırada iş hayatına atılmak istiyor yeniden. Çevresindekileri korkutuyor bu düşüncesiyle çünkü iş demek, artı efor demek onun için. Artık çalışmaması gerektiğine ikna ediyorlar zorlukla.
Sağlık taramaları, tedavi süreci… Zaman ilerliyor. Yarenlik ettiğimiz dostlarımıza veda vakti şimdi!
İnanıyorum; son gün sarılacağız Tanrı’ya, hep yaptığımız gibi, o an hissetmeyeceğiz acıdan, kederden tek zerre.

IMG_9365-2

Su

bir..temmuz
su titriyordu
o kapılıp, gidiyordu
gitgide uzaklaşıyordu
bu kadar mı, mutluluk dediğin
bir an onlara baktı:
ne şen ikisi de..diye geçirdi
el salladılar ona
sırtını verdi suya, dinlendi
neyse ki kısa sürede toparlandı
başladı yeniden yol almaya
orsa boca
kıyıya doğru
neşesi yerine geldi
hayat ne kısa imiş
kederi sevinci aynı anda
yaşatacak kadar uzun imiş.

“Ev Kadını”

Ankara’da bir sokağa “Ev Kadını” adını vermişler. Ne gerek vardı, dedim önce. Arkasından ev kadınlığının benimsenmesine yönelik bir çalışma mı acaba diye düşündüm. Yüceltme gayesiyle mi verilmişti?
Kadınlar çağlardır kendilerine biçilen ev kadını rolünü başarıyla sürdürmekte. Kimi ev işlerinin dışında başka uğraşlar ediniyor. Çoğu ise mesleki açıdan yaratıcılıklarını keşfedemeden yitip gidiyor, taş duvarlar arasında.
Günümüzde politik arenada sıkça konu edinilen “insanların üç beş çocuk sahibi olmalarına” dair söylemin gerçekleşmesi hali kadınlar için artı yük demek!
Bir kadının bedeni bunca ağırlığı kaldırmaya yeterli donanımda mı? Kişiye göre değişir, denilebilir: bazısının bünyesi ancak bir, bazısınınki hiç doğum kaldıramayabilir. Sıhhi etmenler düşünülmüyor maalesef.
Yoğun genç nüfusa ulaşacağız, deniyor. Sağlıksız bir çocuk-genç ve orta yaş yığılımındansa dinç bir toplum olarak yaşasak!
Hep geleceğe yatırım yapma peşinde koşarken bugünü atlamasak! Yavaşlasak… Kendimizi en iyi şekilde yetiştirsek çocuklarımız için daha faydalı olur; onlara daha gelişmiş ortamlar yaratmış oluruz.
Her birey kendini aştıkça, ancak, ilerlemeye katkıda bulunabilir.
Sağlıklı olup 75 yaşımda seyahate çıkarak Mısır’da piramitleri incelemek istiyorum, ileri bir toplum ferdi gibi.

“Çanakkale Şehitlerine”

İlkokul dördüncü sınıf, 18 Mart öncesi hazırlıklar, Çanakkale Şehitlerini Anma Günü dolayısıyla. Mehmet Akif Ersoy’a ait “Çanakkale Şehitlerine” adlı şiirin bir bölümü veriliyor çalışmam için; o sabah merasim esnasında okuyacağım tüm okul öğrencilerinin önünde.
Defalarca okuyorum evde, şiirin hakkını vermek için uğraşıyorum. Tören günü hava yağmurlu, kapalı salonda toplanıyoruz. Sıram geldiğinde seslendirmem isteniyor. Şiiri, tam orta yerinde, istemeye istemeye yanımda bekleyen diğer sınıftan bir arkadaşa devrediyorum, devam etmesi için.
Ne sevdim bu şiiri! Öfkeleniyorum içimden. Bu topraklarda rahat uyuyalım diye gözünü kırpmadan ölüme giden askerlerimiz için gözlerim doluyor. Zil çalıyor, sınıflarımıza giriyoruz.
Bunları dile getirmek belki sığ bir yaklaşım gibi görünüyor, şehitlerimizin aziz hatırası katında… Unutmadığımdan bu dillenme, saygıdan.
Ruhları şad olsun tüm şehitlerimizin:
“…
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi…
Bedr’in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?
‘Gömelim gel seni tarihe’ desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb…
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
‘Bu, taşındır’ diyerek Kâ’be’yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Ebr-i nîsânı açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ’yı uzatsam oradan;
Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana…
Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.
…”

Karışık Baklagil Salatası

IMG_0436-2

Lezzet Dergisinden aldığım bu tarif için haşlanması gereken baklagiller: kuru fasulye, nohut, yeşil mercimek, buğday ve mısır.
Fasulye ile nohut birer su bardağı; mercimek, buğday ve mısır ise birer çay bardağı olarak belirlenecek.
Ayrıca, üç adet taze soğan, bir közlenmiş biber, birer avuç kıyılmış maydanoz ve dereotu kullanılacak.
Sosu için: iki diş ezilmiş sarımsak, iki yemek kaşığı nar ekşisi ya da limon suyu, yarım çay bardağı zeytinyağı, tuz, karabiber.
Yapılışına gelince, doğranan biber ve soğanlar diğer malzemeler ile karıştırılıp sosu da üzerine gezdirildikten sonra servise sunulur.
Tarif böyle..kapari veya kornişon turşu da eklemenizi öneririm.
Beğeni ile yenilen bir ikramlık, afiyetle.

Kısaca

Yüzyıllık etkileşmelerden ötürü
yeniyetmelik çağım
özgürleşme hayalleri ile donatılmış
hareketleri kısıtlamamaya ilişkin
duyumlarla zenginleşen
“derdim”, tabulara tutuklu kalmamak;
çevrili Yeşilçam’dan derlenmiş karelerle
“Susuz Yaz”, “Deprem” verilerden
saran tazelenmiş “roman” çılgınlığı
örneği “Love Story”
Sabırla bekliyorum
gerçekten içten vurulacağım anı
sanki “özümden” kurtulacağım o an
yeni bi kapı açılacak,
o kapıdan içeri bakacağım
çiçekler açacak
boğulacağım
savrulacağım halbuki coştuğum an
Hep bi hayal kırıklığı
ardından pişmanlık, serzeniş, yüzleşmeler
“çarpışma” sonra kaderinle
Gözünün önünden gitmez silueti yârin
“en zoru da bu” dediğinde
bi bakmışsın
en az acıtanın o olduğunu
hissettiren anılar dizili dimağınla baş başa..
orsa boca
sonunda bi abide oluşun
yalnızlığınla
hayatının gölgesinde.

1 (61)

Öğrenmek Üstüne

İyi birisin, kıymetinin bilinmediğini anladığında hayal kırıklığı yaşarsın.
Bu meyanda mutsuzluğuna sebep hükümlerden korunma içgüdüsü yorar bünyeni.
Onca iş güç arasında rencide edici bir zihniyetten sıyrılmaya çabalamak zor olsa bile soyutlama ile çıkılabilir içinden: at gözlüğünü takmak (sıkıntıyla)…
Güçlü bir usa vurum taktiği sayesinde rahat hareket edebilirsin: nükteye sarılarak.
Yaşamın sırrı, seni, mutsuz eden unsurlara karşın kendine saygı duyarak gelişimini sürdürdüğün, olgunlaştığın sırada gerçekleşen mucizenin iksirindedir: öğrenmek.
Doğumundan beri öğrendiklerin ne sadık arkadaşlardır kalan ömründe. Girift düzeni çözebilmeni sağlaması, güzelliği. İlkelerin kendi içindeki sakin duruşlarına çekilip kabul edilmek, ayrıcalık..birbirine gülümseyen dostlar gibi.

Beyaz at