Yazarak kendimi daha iyi tanımak dileğim.
Her geçen gün daha az tanıdığım yönlerimi fark edip, yeniliklere doğru yürüyerek neler yapabileceğimi öğrenmek istiyorum.
Ruhumun derinliklerine inerek ortaya çıkardığım bilinmezlikleri, “yaşantımın izleri” diyebileceğim sayfaya işlemek benliğime ışıltı katıyor.
Bazı yetiler, var olması zor unsurlardır, akıl gözünde. Hayatın özünde yaşatılacağı anı kovalar gün yüzüyle.
Ufak kıvılcımlar uçuşur her zaman, yapacaklarımı düşünürüm, başım döner.
Güne, yeteneklerimle başarabileceğim işler olduğunun farkındalığı ile uyanmak, tatlı bir düş başlangıçta. Düşü gerçekleştirmek inanılmaz bir öyküye dönüşür gençlik yıllarında. Yaşlılıkta ise hoşlandığım bir düş, geçirdiğim güzel anlara karışır, gerçekleşmesi, ödülü olur yaşantılarımın.
Aylık arşivler: Mayıs 2015
Soluğum
Mutluluğun Güçlü Soluğu
Ne kadar özlemişim
konuşunca anladım
Gelmesini dilerim yeniden yuvama
konsun, başımın tacı olsun
Sormam hiç, nerede idin diye
Anlatmasını isterim yalnız,
bunca zaman ne olduğunu ona
Ama kırgınlık olmadan
Büyüsü bozulmadan
ve kadere yenik düşmeksizin
süzülelim bulutların arasından
Mutluluk öyle güçlü bir soluk ki..
nasılsa affeder onu da beni de.
Kayısı ve Çam Fıstıklı Patlıcan Tava
150 gr kıyma, bir avuç çam fıstık, doğranmış bir soğan ve bir diş sarımsak iki yemek kaşığı zeytinyağı ilavesi ile kavrulur. Alacalı soyulup küpler halinde kesilmiş beş adet patlıcan, iki yemek kaşığı domates rendesi, parçalara ayrılmış sekiz adet kuru kayısı katılıp tavanın kapağı kapatılarak kısık ateşte arada bir karıştırılarak pişirilir. Ateşten almadan evvel yarım su bardağı kadar kaynar su atılır ve çektirilir.
Baharatlara gelince; tuz, karabiber, kırmızı pul biber, kişniş, biberiye eklenerek bir kez daha karıştırılır.
Sıcak olarak servise sunulur. Afiyetle.
Zora Koşan Anlar
Koşulan koşul,
şartların zorlanmaması idi.
Doğasını değiştirmedik aşkın,
öyle istedin.
…
Zaman geçtikçe
zora koşan anılar oldu:
gözümün önünden gitmeyen hayal,
o an, gerçekte yaşanan bir an.
…
Bir an geliyor ki,
nasıl yaka silkiyorum o andan.
Bu kadar.
…
Ardından
yine dönmeye başlıyor dünya o anı ile,
sen ve ben
papatyaların arasında
önümüzde beyaz sayfaların açıldığı
o saf, masum dakikalar olduğu halde
…
Oysa,
salt gerçekliği
anılarda kaldığı
Kaos
Çevresindekileri kendisine uydurmak istiyordu. Yanı başındakiler, ailesi onu sorgusuz sualsiz, olduğu gibi kabul edebilirdi belki. Ya nazının geçmeyeceği kişiler?
Herkesi yoğurmak, ezmek istiyordu. İnsanlara şekil verdikçe büyüyordu kendi gözünde. Söz geçirmeyi başarıyordu da. Bir kişi, onca büyük kalabalıklara tek başına nasıl hükmedebiliyordu.
Hırsızlık ile aynı kefeye koyulabilirdi; insanın gözünden insanlığını çalıyordu.
Verdiği zarar ile yıkıp geçiyordu. Böylesi bozukluklarla savaş vermek zorunda idik.
Hastalıklı kişiliklerce yaratılan kaos, hastalıklarımızın sebeplerinden değil mi?
Zaten, “hasta” görülenin değil de, ilişki içinde bulunduklarının esas hasta olduğu üzerinde duruluyor. Antrparantez, toplum içindeki hasta sayısının salt doktora yönelenlerle sınırlı kalmadığına değiniliyor, ayrıca.(Foto. Tumblr’dan)
Soma Faciası
Soma faciasında hayatını yitiren madencilerimizin ruhu şad olsun!
FACİA
Başka seçeneğim olmadığından işim bu!
En başından biliyorum öleceğimi,
kısıtlı imkânlarla çalışmayı kabul ediyorum
çünkü eve “ekmek” götürmeliyim.
Yetkili ve görevliler ise “daha fazlası” derdinde.
O hayat, nasılsa pamuk ipliğine bağlı deyip omuz silkmekte…
Hareler (Kasım 2014) adlı kitabımdan; II. Bölüm Sayfa 79
Ömrümüzce
Tatlı Bi Bordo
Aslında önce kazak olacaktı. O yüzden kollarını da ördüm ama yelek şeklinde daha hoş duracağını düşünüp kol takmadım, takmıştım çıkardım. Söküp bir atkı örmeye başladım bile. Sepette, örmeyi sürdürdüğüm diğer atkıların yanındaki yerini aldı. Bir atkı koleksiyonu oluşturmayı düşünüyorum onlardan.
Fotoğraftaki süveter, pirinç örgüden… Başlangıç dört cm düz örgü örüldü; böylelikle eteğin dışa kıvrıldığını görebiliriz. Kenardan da yırtmaç olacak gibi dikildi. Yırtmaç daha da yukarıdan yapılabilirdi, tercih etmedim. Günün trendi o, iki yanda derin yırtmaçlı kazak ve bluzlar.
Foto. Bala Çiçek
İntikalar
Anlayışla karşılıyordum,
ayrılabilirdik bir gün
Gidişine sebep:
beyaz yalanları
görmezden gelirsek,
nasıl yaşayacağımıza dair
aldığımız kararlar değil miydi?
Tercihlerimiz?
O evlenip barklanacak,
ben okuyup adam olacaktım
Fakat gün geldi,
kabullenemedim yalnızlığı
Kalan bölümde
intikaları oynadım hep.