Ebruli atkıyı bitirdim!
Hayli ince bir yün almışız; yumuşacık oldu.
Altı numaralı şişler ile ördüm.
Aylık arşivler: Aralık 2016
Kazak
Hoşgeldin
Hoşgeldin. Yüreğim ışıdı şu an
Beklemiyordum desem, yalan olur inan
Sensiz olamamıştım ben zaten
Ne özlemişim
Kucaklayan sesinle uyandığım
Bir şarkıyı beraber dinlediğimiz
-ne kadar bizi anlatıyordu
Oysa, inkar ettim
Giderken sen, dolanmalıydım boynuna
Sürüklenmeliydim yol boyunca
Göze almalıydım divaneliği
Bir varoluş içinde
yok oluşun yeganeliğini
Öyle ya
Onca buruk anıya,
bulmazdım el sallarken
kendimi o zaman.
Ponçik (Reçelli Kurabiye)
Malzemeleri şöyle bir gözden geçirelim!
Bir yumurta, bir çay bardağı zeytinyağı, bir çay bardağı eritilmiş tereyağı, bir çay bardağı yoğurt, bir yemek kaşığı pudra şekeri, bir paket kabartma tozu, bir vanilya çubuğu ve aldığı kadar un -onbeş yemek kaşığı gibi.
Hepsini karıştırıp yumuşak bir hamur elde ediyoruz. Hamurdan eşit büyüklükte parçalar koparıp avuç içinde açarak koyu kıvamlı bir reçel ya da marmelattan bir tatlı kaşığı kadar koyup kapatıyoruz.
Yağlı kağıt serili bir fırın tepsisine dizip 180 derecelik ısıda 30-35 dakika fırınlıyoruz.
Pişirdikten sonra üzerine pudra şekeri serpip servise sunuyoruz. Afiyetle.
Yoğurt Tatlısı (Lavantalı)
Öncelikle üç su bardağı toz şeker, üç su bardağı su ve yarım limondan oluşan şerbetimizi hazırlıyoruz. Şerbete üç yemek kaşığı lavanta çiçeği katıp yirmibeş dakika demlendiriyoruz. Sonrasında şerbeti süzgeçten geçiriyoruz. Soğutuyoruz…
Tatlımızın kekini hazırlıyoruz bu arada:
Üç yumurta, bir su bardağı toz şeker, bir su bardağı un, bir su bardağı yoğurt, bir su bardağı irmik, karbonat ve bir vanilya çubuğunu karıştırıp yağladığımız 28 cm çapındaki bir tepsiye döktükten sonra 180 derecelik fırında yirmibeş dakika pişiriyoruz.
Fırından çıkarır çıkarmaz soğuttuğumuz şerbeti üzerine döküyoruz.
Tatlımız hazır, afiyet olsun!
Yaşam Dediğin
Şu espri edebiyatı
Güldürüyor hakikaten ve
uyandırıyor
yaşamın kademe kademe daldığın
derin uykularından.
Sonra
birden dönüyorsun
sudan çıkmış balığa.
Bir an uzaklaşıp gittiğin ne varsa,
geçiyor yine tüm endamıyla.
Anıların.
Bugün seni zora koştuğunu da
kabul ettiğin
anlamlı olduğu kadar
duygulu kılan
unutulur sandığın o gülüşün hayali
gözünün önünde canlanırken
içinde ne denli zinde, diri,
aldırmaz olunabileceğinin
sınavının verildiği bir yazgının devinimi.
Yarını donatmak için
pek de veri kalmadığını sezinlediğin an
kendini hep anılarınla
kucak kucağa duyumsadığın.
Gün gelip dünya düzeninin
içinden çıkılmaz olacağı korkusuyla
sarsıldığın bir eylem yumağı
yaşam dediğin.