Ortaköy’deyim bir an, kahvede…
Sonrası hatıralar
Cam kenarı
çiçeklere ilişti gözüm öylesine…
Başımı kaldırdım, minare,
kırk beş derecelik açıda: İmam-ı Azam Camii.
Deniz kıyısında
Ortaköy’deki Büyük Mecidiye;
Dolmabahçe’deki de,
İrşad denize bakıyor.
Yaşadığım hanelerin etrafındaki camiler
hep aynı konumda
Yalnız buradakinin tarlalara doğru yönü
Yağmurlar yağdı yağalı
su birikintisinden gölet halini almış
o tarlalar
Köylüm neyler, bu vakitler?
Etiket arşivi: cam
Yine
Yürüdüm. Yürüdüm.
Televizyonda gazeteci Mehmet Barlas ile Prof. Dr. Nurhan Atasoy’un konuşmasını dinledim, gözlerim yarı kapalı… Sanat tarihçisi Atasoy, Osmanlı padişahlarının takıp takıştırmaya ne denli önem verdiğinden bahsetti.
Yorgun hissediyordum, uyumak istedim. Sabahsa beş idi uyandığımda. Yavrum, yeni yatacaktı. Biraz daha uzanıp altı gibi kalktım.
Dünkü yazılarımı okudum, birkaç yere takıldım. Düzelttim.
Sıcak bir gün olacak yine sanırım.
Bulaşık makinesini çalıştırdım, kirli tabak-çanak birikmiş yine.
Kuş sesleri, cıvıl cıvıl… Tüm hayatımızı kaplıyor. Ne şahane ki kuşlarla yaşıyoruz!
Atletime tutturduğum çengelli iğneye takılı nazar boncuğunu aradım, kaybetmişim; bir yerimize batmadan iğnesi, çıksa bulunduğu yerden. Derken… Buldum! Başucu kitabımın üzerine bırakmışım.
Nazar boncuğunu bulamayınca yavrumun bir doğum günümde hediye ettiği gümüş hazneli nazar boncuklarından oluşan bilekliğimi taktıydım demin, beyaz kayışlı saatimin yanına. Güzel durdular ikisi.
Bir hoşluk bu bence. Taktığında hem nazardan korunma hissi uyandırıyor hem harika duruyor: beyazlığın üzerinde mavi tonları, ışıltılı bir iğnenin ucuna takılı; parmakta bir yüzük, boncuklardan oluşmuş ya da bilekte, zincirde kolye olarak. Hayatı renklendiriyor.
Camı şekillendirmek hakikaten çok meşakkatli bir iş, yürek verip kotaranlara selam olsun!