Çıkageldin dünyama
sormadım hiç “niye” diye
aldım içeri
Öncesinde hayallerimde idin çünkü
Nasıl muhtaçtım elini tutmaya
Öylesi bir ışık vardı ki gözünde
Ruhum yıkanıyordu içinde
İşte böyle ne olduğumu anlayamadan
Yağmur olup yağdın hayatıma
Karşı koyamadım
Elele verip bir yuva kurduk
Evet ailemsin
Geleceğe yönelik binbir gaye
yeşertiyor beynimde varlığın
Neşemin sebebisin
üzüntümde yanımdasın
Beşiktaş’ta oturduğumuz
o çay bahçesinde
söz vermiştin o gün bana
“ömrümün sonuna dek varım”
Vazgeçemediğim nefesimsin
Hatırla, “seninle bir sonsuzluk”
demiştim ben de.
Etiket arşivi: ruh
Dostluk Vardı Önce
Seni tanımak ne büyük şans
Arkadaşım olmasan
yine de sever miydin beni
Sevgiyle bağlanmasak
arkadaş olamazdık da diyebilir miyiz
Peşimde koşmasan
sevgili olur muyduk hiç
Sevme ve sevilme hali yakınlıktan ötürü
Sevmesem birlikte olmazdım elbette
Sen de öyle
Dostlukla bağlandık önce birbirimize
Ne güzeldi, güneş yüzümüze doğardı
Kafa kafaya verirdik,
çözerdik tüm problemleri
Ne şendik, çocuk ruhlardık
Bir rüzgâr esti, dağıldık
Belleğime yazdım
korumalıyım
karşılaştığımız o ilk anki sevinci
çünkü o anda çizili kaldı
hayatımın en güzel resmi.
Sınav
Hüznüm, sensizliğe dayanamadığımdan.
Nasıl basit hâlbuki kollarında iken
katlanmak sınavın çetinliğine.
Yokluğunda, asıldım anılara tutku ile
çekip çıkararak ruhunu içlerinden ki,
yalnız senin doldurabileceğin dakikalara
bir an daha eklensin diye.
Sarıldım boş sayfalarına yitik ömrün.
Bulununca bir bahane
dünya deneyimi bitecekti, biliyordum.
Esasında tâ baştan belli idi,
biz bilemiyorduk sadece, alın yazımızı.
Eskisinden de çok kabulleniyordum,
benimsiyordum varacağım noktayı,
yeniden doğuş, bir kavuşma.
Kucaklayacaktı yakında beni de.
Korkmuyordum…
“Halk” İçin
Anayasayı değiştirme çalışmaları gündemimizde!
Düzeni değiştirme çabası ne denli doğru acaba?
Cumhuriyet’in ilanı gönendirmişti bizi! Cumhuriyet, hür bir ruh ile dertlerini karşısındakinin düşüncelerine saygı duyarak anlatmak demek! Demokratik, laik, fırsatları milletin lehine yönelik değerlendiren bir yönetim şekli! Ne badireler atlatıldı onu getirmek için. Fertlerin haklarını yasalarla koruyan yapıcı bir düzen bu! “Ne kadar gerçekleştirilebiliyor” diye sorulabilir tabii. Gelişmekte olan bir ülke olarak ne kadar ileri gidilebiliyorsa o kadar…
Yalnız şu var ki, hep bir beklenti halindeyiz. Elimizden gelenin en iyisini yapacağımıza, her zaman, dış etkenlerin bizi yapılandırmasını umut ediyoruz. İçinde bulunduğumuz durum bunun en basit örneği ve aynı zamanda önemsenmesi gerekli!
“Cumhuriyet” ile gelişmek varken, halkın mühim bir kısmı destekliyor devlet başkanlığı sistemini. Sevdiğimiz, değer verdiğimiz kişi(ler)in ardından sürüklenme, yapımızı şekillendiriyor adeta.
Oysa, kendimizi bilgilendirip eğiterek dertlerimize derman olabiliriz. Kendimizi, güvenli olduğunu sandığımız birilerine emanet etmektense, her birimiz kendi ayaklarımız üzerinde durmaya yemin edersek, ancak, o zaman gelişen ülkeler arasında yer alacağımız coşkusuyla hayata daha başka bir güçle sarılabiliriz.
Başkalarının bizim adımıza düşünüp kararlar almasına izin vermemeli; önümüzde kör bir ışık olmasını yadırgamalıyız. Kaldı ki, hür irade ile seçim hakkını kullanabilmek ne büyük şeref insan evladı için!
Pus
Buğu ile kaplı tüm yaşantılarım…
Sardı ruhumu
sudan sebepten alevlenen bir korku dalgası
Tuzaklara düşüren girdaplarında kollarım
çırpınıyorum durmadan
Açamıyorum gözlerimi, kapadığım dünyaya
Hayalimi boğan kıpırtıları algılıyorum yalnız
Farkındalığım gelip geçiyor
Tutukluyum ân içinde
Umutlu olmalıyım âti için
Rüyalarımda tutamadığım gözyaşlarım
kuruyor yatağında şimdi
Olağanlaşıyor kelâmlar
ne denli gereksinim duyuyorum hâlbuki
neşelendiren yârenliğine
İçten ne denli haykırsam da
sesimi duyamıyorum
duyuramıyorum yüreğimi
Sevdadan mı? O gün ağlamıştım
konu olmuştu aile içinde
Yalvarışlarım Tanrı’ya…
Acı bir tebessüm dudaklarında
bir bulutun içinden seslenişin
Saklıyım aslında biliyorum
masum bakışlarında
Tutuluyorum konuşamıyorum
Aşkın sıcaklığı donduruyor bittiğinde bu defa
Konup göçtüm selâmladım
Bulamadım süzülüp giden izlerini.
Foto. Bâlâ Çiçek
Konu Ne Diyorsunuz
Virginia Woolf, Dalgalar adlı eserinde konunun nehir olup akıp gittiği bilinç akışı tekniğini kullanır.
Kişi, bir eseri okurken, içinde bulunduğu tutuklayıcı düzenin dışına çıktığını fark ediyor çoğu zaman. Bu bir terapi şekli olsa gerek! İşe yaramayan onca düşünceyi uzaklaştırırken dimağından, beyaz sayfa açılıyor önünde.
Yalnız her yararlı iş gibi okuma etkinliği de süreklilik bekler. Rutini bozmaya gelmez. Etkisini görmek için kitapları elden düşürmemeli!
Okuduklarımız daha önce konu edinilmiş mutlaka. Yeniden yeniden… Böylelikle okudukça değişik üsluplardan aktarılan bilgiler yenileniyor hafızamızda. Tabii bilginin derya olduğunu düşünürsek, öğrenecek –bilmediğimiz çok şey bulunduğu gerçeğini kabul ediyoruz. Bu bağlamda araştırmaya dayalı eserler zihnimizi tazeleyip dünyaya daha geniş bir perspektiften bakmamızı sağlar.
Hayal gücünün muazzamlığı da yadsınamaz. Öykü, hikâye, romanlar konuları itibariyle ruhumuzun derinliklerine ulaşırlar. İşte orada başlar serüven… Bizi etkisine alıp günlük sıkıntılardan arındıracak bir kaynak bu!
Okuma
Okurken kendi hayatımdan izler buluyorum, satır aralarında; yakınlaşıyorum konuya o zaman.
Yazar aileden biri olup çıkıyor adeta. Dostlarım, arkadaşlarımdan sayıyorum kitap yazarlarını yıllardır. Kimse ile olmadığım kadar birlikteyim ne de olsa kitaplar vasıtasıyla.
Olumsuzluklar yaşadığımda fazlaca kitap okuma isteği halindeyim. Sanki yaşanan arzu edilmeyen şeyler silinip gidiyor; böyle karanlık, karamsar, kötü anlarda iyi geliyor kitap okuma. Söyleşme gereksinimi duyduğunda her zaman biri olmayabilir yanında. Birlikte yaşadığın sevdiklerine dahi açamayacağın konular olabilir. Okuma esnasında bildik ya da ilgi uyandıran bilinmedik cümlelerin vurgusu hoş oluyor; hayata bağlıyor.
Ruhun yıkanması bu, gecenin aydınlanması, dimağın berraklaşması! Başladığım her bir sayfayla dostların buluşması gerçekleşir. Okumayı önemsemeyenler için abartılı gelebilir sözlerim… Önerim okumayı hayatın merkezine almaları! Yalnızlık neticesi kitaplara sarılma bu diyebilir kimi; değil tabii, gönül zenginliği diyorum ben.
Eğitim hayatında ders kitapları ile öğretmenlerin tavsiye ettiklerini okumak tüm zamanımızı alıyor. Sonrası serbest bir yaşam başlıyor. En içten duyumsadığını edinip satırlar arasında gezinmek dünyaya bedel! Branş ile ilgili okunulanlara değinmiyorum hiç, onlar iyi birer yardımcı tüm akademisyenler için. Yazarlığı meslek edinenlerin ise okuduklarından beslendiğini düşünürsek, yine okumanın en büyük destek olduğunu belirtmeden geçmeyeyim.