tam çekip gidecektim ki şuradan,
dünya çıktı karşıma tüm pırıltısı ile.
devam etmek istedim ben de her şeye karşın…
kalbimi sarsan yaşanmışlıkları unutup
merak etmeye başladım yeniden,
başıma gelecek olan şeyleri…
bir noktada var olmuşluğum iki cihan arasında!
nasıl anlatmalıyım bugünkü seyrimi;
bulunduğum ânın bir içindeyim bir dışında!
ne mazi ne âti…
tüm gayem işte..şu ânın bütünlüğünü korumak!se
Etiket arşivi: an
DÜNYA VATANDAŞI
60’lı yıllardı, çocuktum. Fener’de Rum aileler çoktu. Anneannem Selanik’ten göçtüklerinde oradaki ile takas ettikleri üç katlı-nobs* bir evde oturuyordu. Her gün onu ziyarete gidip gelirdik. Annemin çocukluğu da orada geçmişti hâliyle. Arkadaşlarından bazısı evlendiklerinde aynı evlerinde büyükleriyle yaşamayı sürdürmüşlerdi.
Komşularıyla konuşurlarken dinlerdim onları; çocuklarından bahsederlerdi. İçlerinden biri Rumdu, bir Türk ile hayatını birleştirmişti yıllar önce. Kızı evlenip Atina’ya yerleşmişti. Bunu duyduğum an çocuk aklımda önümde dünyaya açılan bir kapı belirdi. Bir solukta, bir kelime-bir cümlede dünya vatandaşı olduğumu fark ettim.
Bu şahane hissin etkisinde yaşadım sonrasında, hep geniş bir perspektiften bakarken buldum kendimi dünya meselelerine. Tabii bir de çevremdekilere sormak lazım bunu 🙂
se
*nobs: nohut oda bakla sofa (kısaltma)
ŞİİR KONULU
oradan buradan şuradan…
“ne konulu yazayım” der kişi,
ilham gelmemiştir o an.
kendi gündemini belirlemek iyidir
şiir
nasıl pırıltılı bir dünya;
yazış ve bitiş ânı.
kâğıda dökmeliyim doğallığı
dolamalıyım dilime.
şiir, ilk okunuşunda ne sade…
poetika yazıları kaleme almış birçok yazar
Mungan’ın “Küre”sini sevdim
Eagleton’dan “Şiir Nasıl Okunur”
ve ilk anda usuma gelmeyenler…
henüz almadıklarım var tabii;
en kısa zamanda edinip
okuyarak bilgilenmek için
sabırsızlanan bir Sezer…
se
22/07/2019
Resmi Daha İyi Görmek: Güncemden Kısa Kısa
Yeni kitabım 25.11.2019’da Cinius Yayınlarından çıktı.
Keyifle okunması dileklerimle..
Yukarıdaki internet sitelerinden temin edilebilir. Daha çok seçenek ve tüm detaylara menüden kitabın sayfasına tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Kalp Ağrısı
Günlerce yürüdüm
dalgaların sesini duya duya
Tüm hayal bulutları başımın üstünde
harelendi
Bir an kendi kendimi sorguladım
Niye yaşıyorum diye
O an büyük bir acı duydum
Öyle ya
borçlu idim
sevdiğine doyamadan
dünyaya veda edenlere.
Ölümün derinliklerinde nefesim
Anladım ki,
kader, ecel demek
hafifletmiyor üzüntüyü
Sadece bir teselli bu belki…
O Dem Tadında
Bırakmadın ellerimi hiç
ilk sözünden beri, son ana değin.
Hissettiğim gibi değil mi
Kor olup yanan kalbin
avuçlarımın içinde atıyordu.
Kahveye henüz boyanmış masada,
seninle içtiğimiz bir bardak çaya
takılı kaldı aklım.
Sonradan çok gittim ama
aynı dem tadında olmadı hiçbiri.
Sesin…
Kavrayan, kucaklayan doyamadığım
bir giz vardı ses tonunda
dilinden dökülürken adım.
Soruyordun, bugüne dek neredeydin
Seni bekliyordum, diyordum içimden.
Ne şahanesin ki,
şimdi sıcaklığın iliklerime işlediği halde
gözümün önünden gitmeyen hayalinle
hayatı yudumluyorum.
Sevdiğimiz şarkı dönüyor pikapta.
Zamanın
bilmediğim dehlizlerinde yürüyorum.
Yaşansa da her an sen varmışsın gibi,
o dem tadında değil, bil ki.
Film Karesi
Etkileyici Yeşilçam sineması
belleğe nakşeden
birtakım kesitler filmlerden
-ki onlar hayattan izler…
Ana hıçkırığında
gençlik gözyaşında
düş kırıklıklarının gölgesinde
gülüşlerin pırıltısında
biçimlenen devinimlerden oluşan
bir çizgi yakaladım
Orada buluştuk onunla
sevdalandık birbirimize
hikâyenin ayrılık ile
neticelenmesi değildi aslolan
hep yenilenmesi idi içtenlikle
alışkanlıklara mağlup olmaksızın
tekrarlanan sahnelerde
mutluluğun gizi o tarifsiz anlarda
Nasıl sevdiğimizi göstermemeli idik
önce kimseye
aman nazar değer sonra
bu düşünüş güçlendirir mi aşkı
yoksa düşürür mü tuzağa
hayra yor aman
Ufak tefek küslükler
kocaman gülücükler
sarıldık ardından, kucaklaştık
Böyle biter masallar
çoğu ‘’mutlu son’’ ile.
Foto. Bâlâ Çiçek
Sevgin
Bir göründünüz bir kayboldunuz
doyamadım ben ama
Genç biriyim artık diye
istemez miyim sandın sevgini
Şu an ki,
her zamankinden çok doluyum sevginle
Bir başka buutta yüklenmişken
sorumluluklarımı bugün,
daha iyi anlıyorum seni.
Her ölüm erkendir ya babacığım
sizinki de öyle
doyamadım ben ama…
Bulut
Umulmadık bir anda karşılaştık seninle
Hiç hesapta yoktu, öyle
Yazdım seni buluta, kalbim uçtu bir kuştu
İzin verdin, kondu dalına
Böylece yazıldın işte en kuytuya
Geleceğim oldun
Ne oldu da, bir gün bir çizik attın yazıya
O gün bugün her şeyi atlattım da ben
Bir türlü başaramadım
onmaz kırık kalbimi yeniden uçurmayı
umut yüklü bulutlara doğru.
Bengi Dönüş
Hayat devam ediyor, diyorlardı
Hayat beni zora koşuyordu
Rüzgârına kapılıp gidiyordum
Her adımda yıpranıyordum
O hâlde
ne de çok kapıda soluklandım
Susadım
ezber bozan her tavır tutumuna
Biliyorsun,
bir düş kurduk seninle: birliktelik üstüne.
Dostlarla toplanırdık, hatırladın mı
Gündeme dair söyleşirdik
renklenirdi yaşantılarımız
Meselelere olan
yapıcı yaklaşımların muazzam idi
Her hâlinle süslüyordun dünyamı.
Özel olduğunu sandığım şu an
bu kadar mı hayranlık uyandırırdı
Kaldı ki, o, sonsuz dönüşte
birçok kez ulaşılan bir an sadece
Buna, yüzyıl sürse doymazdım oysa ben.