Etiket arşivi: Anı

DÜNYA VATANDAŞI

60’lı yıllardı, çocuktum. Fener’de Rum aileler çoktu. Anneannem Selanik’ten göçtüklerinde oradaki ile takas ettikleri üç katlı-nobs* bir evde oturuyordu. Her gün onu ziyarete gidip gelirdik. Annemin çocukluğu da orada geçmişti hâliyle. Arkadaşlarından bazısı evlendiklerinde  aynı evlerinde büyükleriyle yaşamayı sürdürmüşlerdi.
Komşularıyla konuşurlarken dinlerdim onları; çocuklarından bahsederlerdi. İçlerinden biri Rumdu, bir Türk ile hayatını birleştirmişti yıllar önce. Kızı evlenip Atina’ya yerleşmişti. Bunu duyduğum an çocuk aklımda önümde dünyaya açılan bir kapı belirdi. Bir solukta, bir kelime-bir cümlede dünya vatandaşı olduğumu fark ettim.
Bu şahane hissin etkisinde yaşadım sonrasında, hep geniş bir perspektiften bakarken buldum kendimi dünya meselelerine. Tabii bir de çevremdekilere sormak lazım bunu 🙂

se

*nobs: nohut oda bakla sofa (kısaltma)

Resmi Daha İyi Görmek: Güncemden Kısa Kısa

Yeni kitabım 25.11.2019’da Cinius Yayınlarından çıktı.

Keyifle okunması dileklerimle..

Yukarıdaki internet sitelerinden temin edilebilir. Daha çok seçenek ve tüm detaylara menüden kitabın sayfasına tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Kapak resmi kızım Bâlâ ÇİÇEK’e aittir.

Hayalin

Foto.: Bâlâ Çiçek

Sensiz anılar biriktirdim
gidişinin ardından.
Açtım içimi kendime
nasıl sen kokuyordu,
şaştım, biliyor musun?
Bir hayal, bir ömür!
Silüetin sardı etrafımı
daha çok hissettim o an seni.
Şaşkınlığım geçti sonradan,
kucaklayınca hayalini.
Senden habersiz olsa da!
Öyle ya haykırdığım halde
duymuyordun sanırım
yüreğimden geçenleri.
Bitkin düştüm aramaktan izlerini.
Kavuşacağımıza dair
umut olsaydı keşke, bir nebze.
Bana doğru yöneldiğini
tasavvur ettiğim her adımını
karşılamak için,
gücüm yerinde olmalı!
Ancak o zaman
diner içime akıttığım gözyaşım.
Sarılırım yeniden hayata, sana.
Vazgeçilmez düşün bu kez
gerçekleşeceğine inanırım.

Göresim Geldi

Nasıl özledim o ılımlı hallerini
Bir anda yitip gidişin…
Götürdüler seni benden uzağa, bir meçhule
Bilmediğim gizli bir yerdesin
Biliyorum duyuyorsun çırpınışımı
Çünkü çok güçlü sana dair anılara dokunuşum
Güven yüklü bakışların idi hayatıma mana katan
Bir ikinci bahar idi, nefesin nefesimdi
Cesur seslenişlerindi beni yüreklendiren
Bu yârenlikte bir yanım kırık şimdi
Pembe bir düş imiş demek ki hissedilen
Mavi sonsuzlukta bir nokta ömrüm
Doyamadan sevdiklerine yaşarken ölen ben.

Sınav

Hüznüm, sensizliğe dayanamadığımdan.
Nasıl basit hâlbuki kollarında iken
katlanmak sınavın çetinliğine.
Yokluğunda, asıldım anılara tutku ile
çekip çıkararak ruhunu içlerinden ki,
yalnız senin doldurabileceğin dakikalara
bir an daha eklensin diye.
Sarıldım boş sayfalarına yitik ömrün.
Bulununca bir bahane
dünya deneyimi bitecekti, biliyordum.
Esasında tâ baştan belli idi,
biz bilemiyorduk sadece, alın yazımızı.
Eskisinden de çok kabulleniyordum,
benimsiyordum varacağım noktayı,
yeniden doğuş, bir kavuşma.
Kucaklayacaktı yakında beni de.
Korkmuyordum…

Saklı Kalan

Demin gibi… Daha dün gibi
Karşıma geçip bana ilk göz kırptığın o an
İlk adım o an. Ya sonrası…
Unutulur denilen her an
An itibariyle akan gönül gözümden.

Unutmuşsundur muhakkak
Bilmem ki unutulur mu
Bir köşende saklanıyordur
birkaç anı olsun…
Yaşamımıza renk katan o anları
unutmak yarıyordur belki sana.
Bunu nasılsa öğrenemeyeceğim hiçbir zaman
Zaten böyle bir avuntum da olmaz asla.

Anlıyorum esasen, çok yönlüsün
yeni anılar var gündeminde her zaman.
Ancak sen iyi bilirsin,
ne denli âşık olduğumu İstanbul hâtırasına.

Hoşgeldin

Hoşgeldin. Yüreğim ışıdı şu an
Beklemiyordum desem, yalan olur inan
Sensiz olamamıştım ben zaten
Ne özlemişim
Kucaklayan sesinle uyandığım
Bir şarkıyı beraber dinlediğimiz
-ne kadar bizi anlatıyordu
Oysa, inkar ettim
Giderken sen, dolanmalıydım boynuna
Sürüklenmeliydim yol boyunca
Göze almalıydım divaneliği
Bir varoluş içinde
yok oluşun yeganeliğini
Öyle ya
Onca buruk anıya,
bulmazdım el sallarken
kendimi o zaman.

Yaşam Dediğin

Şu espri edebiyatı
Güldürüyor hakikaten ve
uyandırıyor
yaşamın kademe kademe daldığın
derin uykularından.
Sonra
birden dönüyorsun
sudan çıkmış balığa.
Bir an uzaklaşıp gittiğin ne varsa,
geçiyor yine tüm endamıyla.
Anıların.
Bugün seni zora koştuğunu da
kabul ettiğin
anlamlı olduğu kadar
duygulu kılan
unutulur sandığın o gülüşün hayali
gözünün önünde canlanırken
içinde ne denli zinde, diri,
aldırmaz olunabileceğinin
sınavının verildiği bir yazgının devinimi.
Yarını donatmak için
pek de veri kalmadığını sezinlediğin an
kendini hep anılarınla
kucak kucağa duyumsadığın.
Gün gelip dünya düzeninin
içinden çıkılmaz olacağı korkusuyla
sarsıldığın bir eylem yumağı
yaşam dediğin.
photo-3-11-2016-12-50-14

Erguvan

Mayıs ayında almıştım notunu, işte burada!

Sola çevirdi başını, minik erguvan ağaçlarını gösterdi; caddenin orta kısmındaki bitkiler için ayrılmış kısma yol boyunca belediye çalışanlarınca dikilmişlerdi… Hoşuma giden şeylere dikkat ediyor, usuna yerleştiriyor; gördüğünde işaret ediyor: belli ki o da beğeniyor. Mutlu oluyorum. Evin önünde de gövdesi sarmaş dolaş bir erguvan var, otuz senelik o! İzmir’e taşınan komşum dikmişti. Yerleştiğimiz ilk günler… Ne çok çiçek ekti onlar, karı koca! Arkadaşım seramik, resim yapıyordu; envai çeşit çiçek desenli kilden vazolar-kaplar, sulu boya tablolar, çini çalışması duvar panoları… Eşi gurur duyuyordu, konuk olarak gelenlere tüm evi gezdiriyordu.
Sevgilim de güzel resim çiziyordu, hem de tükenmez kalemle. Yeteneğini öne çıkarmak istemez, benim çizdiklerimi ise baş tacı ederdi. O kadar iyi değilim esasında, yine de çizmemi istiyordu. On yıl kadar önce idi, bir dönem günde kırk beş dakikayı resme ayırıp natürmort çalışıyordum. Asıl okul yıllarında oldukça geliştirmiştim kalemimi. “O yıllarda kalan” pek çok şey gibi o da köreldi maalesef!
Erguvan mevsiminde çizip yeşile mora boyamalı ağacın henüz açmış çiçeklerini. Altında park etmiş otomobillerin üzerine dökülüp saçılmadan, solmadan, kurumadan. Beyaz kâğıt üzerinde kendi kalemimden görmeliyim bir de, hayranı olduğum güzelliği…
Yapılacak işler listesi kabarık!

Zora Koşan Anlar

Koşulan koşul,
şartların zorlanmaması idi.
Doğasını değiştirmedik aşkın,
öyle istedin.

Zaman geçtikçe
zora koşan anılar oldu:
gözümün önünden gitmeyen hayal,
o an, gerçekte yaşanan bir an.

Bir an geliyor ki,
nasıl yaka silkiyorum o andan.
Bu kadar.

Ardından
yine dönmeye başlıyor dünya o anı ile,
sen ve ben
papatyaların arasında
önümüzde beyaz sayfaların açıldığı
o saf, masum dakikalar olduğu halde

Oysa,
salt gerçekliği
anılarda kaldığı
CIMG9426