60’lı yıllardı, çocuktum. Fener’de Rum aileler çoktu. Anneannem Selanik’ten göçtüklerinde oradaki ile takas ettikleri üç katlı-nobs* bir evde oturuyordu. Her gün onu ziyarete gidip gelirdik. Annemin çocukluğu da orada geçmişti hâliyle. Arkadaşlarından bazısı evlendiklerinde aynı evlerinde büyükleriyle yaşamayı sürdürmüşlerdi.
Komşularıyla konuşurlarken dinlerdim onları; çocuklarından bahsederlerdi. İçlerinden biri Rumdu, bir Türk ile hayatını birleştirmişti yıllar önce. Kızı evlenip Atina’ya yerleşmişti. Bunu duyduğum an çocuk aklımda önümde dünyaya açılan bir kapı belirdi. Bir solukta, bir kelime-bir cümlede dünya vatandaşı olduğumu fark ettim.
Bu şahane hissin etkisinde yaşadım sonrasında, hep geniş bir perspektiften bakarken buldum kendimi dünya meselelerine. Tabii bir de çevremdekilere sormak lazım bunu 🙂
se
*nobs: nohut oda bakla sofa (kısaltma)
Oradan, o yıllardan…
Çocukluk, gençlik işte.
Renkli bir kare çıktı gün yüzüne
neşeyle dolduğum.
Sıcacık ısınırdı içim –bulutlarda.
Seninle beraber çizdiğimiz yolda
geziniyoruz
hayalimde canlanan resimlerde
Bir adım ötesinde idik hayatın
Kuruttuğum çiçekler o günlerden kalma
Şimdi ise konamıyorum yüreğine artık
Bulamadığımdan
buğulu gözlerinde harelendiğini bildiğim
aşkın güzelliğini.
Deniz buradan çok uzak
Öyle özledim ki,
yağmurun peşi sıra ısıtan nefesini
denize taş atarken yarışmayı bir akşamüstü
İstanbul tanıktı,
beni neşelendiren sesine
Öfkelendiğinde kararan bakışların
Pamuklar içinde saklamıştım seni
İlk kımıldanışlarımız
çocukluğumuz
düşününce ne denli yakın
Oysa ulaşamıyorum artık
ne rüyada, ne hayalde
Hikaye şimdi, siyah beyaz bir hikaye
o dokunmaya kıyamadığım suret…
Çocukluktan tanışıyoruz, sevdiğim bir arkadaşım… Zor günümde yanı başımda idi. Unutamam.
Gezenti biri o! Doğarken “leyleği havada görmüş” olmalı. Hep anneciği ile, imrenilesi bir duruş onlarınki.
Emeklilik dönemindeyiz şimdi. Dedim ki ona bir gün:
-Çok gezen mi bilir çok okuyan mı, derler. Bakalım hangimiz kârlı çıkacağız bu işten?
Öyle ya, o ne kadar geziyorsa, burada da elinden kitabı düşürmeyen biri var!
Esasen bir oyalanış içinde değil miyiz bu düzende? Kimi gezer, okur kimi ek iş peşinde koşar, sanata yönelir… Bizler, ölçülü davranışlarımızın değer gördüğü ortamlarda yaşayalım, isteğim. Ayrıca, yeteneklerimizi değerlendirip çalışma olanakları bulabileceğimiz umut yüklü günlere açılan kapılardan geçip ilerleyelim, dileğim.
50’li yaşlarında iki ahbap karşılaşır yolda.
Hal hatır sorarlar birbirlerine. Biri der ki diğerine:
– Nasılsın? Ne durumda seninkiler?
Yanıtlar beriki:
– İyi, hepsi kontrol altında! Ya seninki?
– Bildiğin gibi kuduruyor…
Foto. Bala Çiçek
umut türküsü oluyor sıcak sözcüklerin, telaşlıyım bu mevsimde yavrucağım, her şey iyiliğin için