Sözcükleri ahenkle şekilleniyor
Özgürlüğe tutunan haykırışı
sesinde nağme buluyor
Programlı yaşantısı dem vuruyor
yazgıdan, izden, yürekten
Meselâ yazıya oturacak birazdan
sarı sayfalara dökecek içindekini
Araştırmalarını değerlendirip
belleğindekini kazıyacak tarihe
Kuğu zarafetini takınıp
yürüyüşe çıkacak sonra
Akşam bir kokteyle katılacak
Günün yorgunluğunu atacak
yudumlarken kadehindekini
Özveriyle kritik edecek
göz dolduran eseri…
O da ağlayacak, gülecek
kırılacak, affedecek
belki affedilecek.
Çekip gidecek bir gün her ölümlü gibi
Yaralı, âşık ama gururlu hâliyle
selâm durarak börtü böceğe…
Mutlu yine de ya!
Ne idi amacı tam olarak?
Bir türlü ulaşamadı ona henüz.
Etiket arşivi: gururlu
Serbest Kürsü
“Serbest Kürsü” olmalı, diyordu, yıllar önce babası.
…
Herkes fikrini dile getirebilmeli. Saygı, sevgiyle, dostlukla…
Aykırılıklar ise bizi birbirimize düşürmemeli. Kaldı ki, ufak bir sürtüşmede; mesela bir alışverişte sıraya girmemiz gerektiğinde anında ortalık karışıyor ve yumruklar konuşabiliyor. Yazık! İşimizi halletmek için özveride bulunmaya erinen, hatta bunu kendine yediremeyen kişilikleriz maalesef…
Toplu halde yaşam hayatımızı zorlaştırıyor; birbirimize tahammülümüz yok! Markette, caddede, sokakta hep bir memnuniyetsizlik; karşıdan geleni görmezden gelme, sanki dünyada tek başına! Yaşamaktan mı bıktık?
Bezginliklerimizi, umursamazlıklarımızı iklim değişikliklerine mi bağlayacağız? Ondandır ya yoksa dünyayı burnunun ucunu göremeyecek kadar gururlu adımlarla arşınlamak hangi akla hizmet?
Düşüncelerimizi karşımızdakine aktarırken de sağduyulu davranıp çatışmaya, çekişmeye mahal vermeden demokratik bir devinim içinde dalgalanmalı konuşmalarımız…
Şimdi iletişim araçları yoluyla sosyal ilişkiler kurabilmek eski günlere göre daha kolay gibi görünse de; sıcaklık eksik sanki. Oysa samimi, ılımlı bir bakış açısına sahip olabilmek, artı değer…
Sözcüklerimizi seçerken karşıt görüştekini kırmamaya özellikle önem vermeli. Acımasızlık bu çağın sembolü mü ne? Bilgisayar oyunlarından mı öğrendik bu denli şeytani planlar yapmayı? Kendi dışımızdakilerin yaşama hakkı olmadığına meyletmek de nereden çıktı? Hâlbuki “birlikte yaşamak” ne asil duygular barındırır içinde.
Kızgın gözlerle bakmak yerine karşındakinin yüzüne tebessüm edebilmek… Yenilikleri savunan birine olumsuz manalar içeren sözlerle yaklaşmak yerine hoşgörü ile kucak açmak… Yalnız kendisinin doğru olduğuna inanarak çevresine de bunu empoze etmek için didinmektense, özgürce fikirlerin zarif dansını izlemekten mutluluk duymak ne medeni bir haz!