Etiket arşivi: hastalık

Ağladım

Onu hatırlayıp ağladım
İliklerime işlemiş içtenliğini duyumsadım
ağladım
Soluğunu duydum omuzumda
ağladım
Hep yaptığım gibi, Tanrı’ya yakardım
yatıştım
Keşke
son anlarında yanına varabilseydim, dediğimde
Sarıldı boynuma avuttu beni
yapamazdın, dedi, olmazdı
Ne bizi bu denli uzaklaştıran sevdiklerimizden
acı bir ayrılık
–ille sarsacak anlaşmazlıklardan mütevellit,
dirençsizliğimiz neticesi doğan
amansız bir hastalık,
bir doğa kanunu olduğunu yadsımadığım
zamanı geldiğinde
bana da sana da vuracak ölüm.
IMG_9824-2

Yeniden

İstanbul, 16.10.15
Günlerden Cuma… Yine günlük tutmaya karar verip defteri elime aldım. Epeydir günceme yazmıyordum.
Dün geceki yılgın, bitkin halimden eser yok bu sabah! Uyudum altı saat kadar… Uykunun ne denli önemli olduğunu bir kez daha anlıyorum. Uykusuzluğun amansız bir hastalığa davetiye çıkardığını öğrendik geçen günlerde. O hastalık yakın bir süre önce bizim evi de ziyaret etmişti. Giderken canımızı da alıp götürdü. Ölüm bu tabii, bir şey bahane olacaktı elbette. O da öyle dememiş miydi? “Bahane, hastalık bahane!”
Örgü örüyorum son günlerde; üç iş var elimde: atkı, yelek, kazak. Hepsi de ebruli yünlerden. Atkı pembe, mavi, bejli. Diğer ikisi aynı renklerde, fakat yünler farklı; biri angora, biri akrilik: yeşil, turuncu, bordo, sarı renklerin bir karışımı…
Sevgili arkadaşım da çeşitli kazaklar örüyordu; “ortaya”: kime uyarsa evde o giyer, diyordu. Kazağı bir onun sırtında, bir eşinde görüyordum.
Yıllar önce aynı yünden iki ayrı kazak örmüştüm; hem sevgilime hem kendime, rengi o seçmişti: cam göbeği mavi.
Örerken çeşitli sorunlar yaşamıyor değilim. Anneciğime sorardım hep, onun başkanlığında ördüğüm sayısız kazak, hırka olmuştu. Sonrasında tatmin edici açıklamaların yer aldığı dergilerden faydalandım. Yalnız bilgiler yetersiz kalıyor bazen. Şu anda da kazak ve yelek için aynı durumu yaşıyorum. İçinden çıkabilirsem fotoğraflarını çekip paylaşacağım. En önemlisi de giyilebilecekler o zaman!
image

Kaos

Çevresindekileri kendisine uydurmak istiyordu. Yanı başındakiler, ailesi onu sorgusuz sualsiz, olduğu gibi kabul edebilirdi belki. Ya nazının geçmeyeceği kişiler?
Herkesi yoğurmak, ezmek istiyordu. İnsanlara şekil verdikçe büyüyordu kendi gözünde. Söz geçirmeyi başarıyordu da. Bir kişi, onca büyük kalabalıklara tek başına nasıl hükmedebiliyordu.
Hırsızlık ile aynı kefeye koyulabilirdi; insanın gözünden insanlığını çalıyordu.
Verdiği zarar ile yıkıp geçiyordu. Böylesi bozukluklarla savaş vermek zorunda idik.
Hastalıklı kişiliklerce yaratılan kaos, hastalıklarımızın sebeplerinden değil mi?
Zaten, “hasta” görülenin değil de, ilişki içinde bulunduklarının esas hasta olduğu üzerinde duruluyor. Antrparantez, toplum içindeki hasta sayısının salt doktora yönelenlerle sınırlı kalmadığına değiniliyor, ayrıca.tumblr_noj9qa4GOb1qh41oao1_1280(Foto. Tumblr’dan)