Sitayiş dolu sözleri
hayata bağlıyor bizi
Bakışlarında
menekşelerden derlenmiş
eflâtun gizi
Sevinç ile
kucakladığı gün doğdum ben,
yarınımda
ânımda yaşıyor yanımda
Onun için çiçekler topladım,
sundum
gülsün diye
Gittiğimde buğulandı sanki
gözlerinin içi
Hüzün sardı beni o zaman
belli etmeden duramam hislerimi
Neyse ki çabuk toparlandım
Sarıldık birbirimize
Sevgi sözcükleri döküldü dilinden
Ne güzelmiş
sevildiğini duymak
dedim içimden
Etiket arşivi: sevinç
Özveri
Olmadık bir sözcük ya da cümle dökülür dilinden bazen. Çok sevdiğin, sevildiğin halde bağlar kopar arada birden.
Senin de başına gelebilir, alınabilirsin tabii, candan sevdiğine: “ciddiye alma” der bir ses derinden… Ne güzel beni düşünüp öneride bulunan bir dostum var deyip sevinçle dolarsın o an. İçindeki o ses, duygularının peşi sıra gitmekten alıkoyar seni.
Alındığında darılır, küser, kırılırsın; olaya gerçekçi bir üslupla yaklaşıp değerlendirdiğinde -gemileri yakacağın bir durumla karşı karşıya olmadığının bilincine varırsın. Aslında gücendiğin husus bunu yaşatandan ötürü değildir. O değişik bir şekilde etkilenmiştir gidişattan. Gerektiği gibi aksetmemiştir tavrı o yüzden. Sana göre sakıncalı kısacası!
İçindeki sesi dinlemek, sakin düşünmek demek esasen; öfkene yenik düşüp geri dönüşü olmayan bir yola girmeden soluk almak! Hayat, pişmanlık duymadığın ölçüde mutlu olabileceğin bir yolculuk!
Mutluluk öyle narin ki, yüreğine sığdıramazsan yiter gider. Sevdiklerinle yaşadığın mutlu anların hep yinelenmesini dilersin. Sevgi fedakârlık ister. Kırıldığında yeniden şans vermeyi denemelisin. Ulaşılması zor ya, mutluluğunu yaratmalısın; emek vermeli, çalışmalı, sevmeli, sabretmeli, katlanmalı, affetmelisin.
Özveri ile donatacağın düzeni korumak için dünya üzerinde bir ömür geçirmeye hazır olmalısın.
Gündem
İlk yazdıklarımda girift olmayı esas almış olmalıyım ki, yeniden okurken onları zorlandığımı söyleyebilirim. Karışık duygular içinde yaşanan bir açılım böyle vücut buluyordu demek!
Bugüne baktığımda, yazarken sözcükleri süslemek isteyen biri var; sıfatlar, tamlamalar yerini alıyor cümlede… Açıklamalarda mümkün mertebe ağdalı bir dil kullanmamak hedefim!
Geçtiğimiz hafta kaybettiğimiz usta gazeteci, yazar Çetin Altan’ın köşe yazılarını hiç kaçırmaz, hatta bulunduğu sayfayı kesip dosyalardım, gençlik yıllarımda. Antrparantez, elektrik faturalarına aynı özeni göstermiyorum şimdilerde. Zaten maddi değerlere yaklaşmak yıpratıcı geliyor ama her hanenin iktisadi bir bütçesi olmalı! Bunu takip etmekten de zevk alabilmeli, kişi. Ne kotardım, sonucunda ne kazandım; ne kadarını harcadım, masraflarımı karşılayabilecek miyim?
Dünyadan ya da ülkeden bir haberin merkeze oturduğu bir yazı, sabahı neşelendirebildiği gibi 1980’deki darbe misali üzüntüye sebep olabilir. Terör ise kanayan yara: bedbahtlığımız artıyor her geçen gün. İşimizdeki çabalarımızın, özel hayatımızdaki bir gelişmenin, tartışmanın, sevincin günümüzü etkilediğini fark ederiz birden. Bunlar da felaket haberlerinin ortasından bizi çekip çıkaran bir umudun yeşermesini sağlayan nice unsurlardan. Gelecekten ümitlenmek için bugüne sarılmalıyız. Ne var elimizde? Gündemimiz ve huzur için daima olumlu adımlar atan kişiliğimize sığınmaktan başka. Önce kendimiz ile barışık olalım ki, “yurtta sulh cihanda sulh” parolasını hayata geçirebilecek güç ile yeniden doğalım!
Fert olarak her birimiz toplumun yapılanmasında önemli etkenleriz. Gelişmekte olan bir ülke olarak üzerimize düşen görevler önemi dairesinde ağır… Öncelikle kendimize olan vazifelerimizi yerine getirirsek genel manada kalkınmaya faydamız dokunur.
Bir Kasım Pazar günü, yer aldığımız seçim sandığı mahalline gidip yeni hükümet için oy vermeyi ihmal etmemeli… O çerçevede planlanan projelerin gündeme getirilmesinde payımız olduğunu kanıtladığımız çalışmalarımız ile yarınlara başımız dik yürürüz! Tacımız ay yıldızlı bayrağımız!
Sevgi Seli
Ayrılalı çeyrek asrı aşmış
son karşılaşmamız hayalimde hâlâ.
Ayrılmadık ki biz,
sonsuz bir uykuya daldın sadece.
Geleceğim yanına…
Tez parlayıp sönen öfken bana da geçmiş,
ciddi, kibar hallerin de…
Gençliğinde saygının egemen olduğu sevgimiz,
ömrünün sonbaharında
bir gül seline dönüşmüştü.
Ne içten idin,
tuttun ellerimden en gereksinim duyduğum gün.
Hatalarım oldu, yüzüme vurmadın hiç.
“Kaybolduğun gün, seni yeniden bulacağım”
demiştin.
Babacığım, “yitip gideceğim bir gün” doğru!
Unutma, sevgi seline kapılarak…
Karşıla beni,
sevinçle kucakladığın ilk gün gibi.