70’li Yıllar

İlk iş müracaatı idi. İnsan Kaynakları Bölümünden sorumlu kişi üzerinde “iyi” bir intiba bırakmış olacak ki, hafta başında çalışmaya başlayıp başlayamayacağı sorulmuştu kendisine, o da hazır olduğunu belirtmişti.
Heyecanlı bir bekleyiş! 3. gün, iş başı. Şirketteki ikinci görüşme çalışmaya başlayacağı bölümün koordinatör ve yardımcısı ile…
O, tüm samimiyeti ile fikirlerini aktarıp ilerlemek istediğine değinir. Sanırım, bu herkesin hedefi: işe girdiğinizde bir süre sonra çalışmanızın takdir görmesini ve terfi edilmeyi istemez misiniz?
Sonradan samimi konuşmalarını gaf olarak nitelendirir, çünkü bölümdeki en kıdemli eleman yedi yıldır aynı mevkide görev aldığı halde hiçbir titri yoktur. Bunu kısa sürede iş esnasında geçen konuşmalardan anlamış ve geleceğe dair sarf ettiği sözcüklerin arkadaşlarını kırdığını düşünüp üzülmüştür.
Evde, okulda işlenen olumlu ideler, iş hayatına atıldığında çekişme boyutunda farklı kutuplara kayıyor… O noktada kişi anlıyor ki; bulunduğu devranda sözlerine dikkat etmesi gerekli.
Öğrenciliğinde dorukta yer eden ailenin umudu, hayatın içinde işte böyle pişmeye başlıyor… Alın teri, göz nuru olan çalışmalarının nasıl sınanarak kabul gördüğünü öğreniyor…

DSC_1563-2

“Beklenti” Muhabbeti

DSC_1702-2

 

Beklenti içinde olduğunu fark ederek, çıkıştı kendi kendine: gerçekleşmesini istediği ne ise onun peşinden koşulması idi esas olan. Bu, “biri” ya da kişinin “ereği” olabilirdi.
İlişkilerinde hep karşısındakinden bekliyordu ilk hamleyi, iş konusunda şans diliyordu Tanrı’dan. Yaşlanınca bir de ölüm eklenecekti beklediklerine. Kim bilir?
Başka bir buuta geçmeli idi.
Gelecekte hedeflerine ulaşmak için durmadan çalışmalı, dedi. Sonucunda ödülü başarıları olurdu, bu onu mutlandırır; hayata daha güçlü bağlanırdı. Çalışmayıp da ne yapacaktı, enerji yükü bir kanala akmak için çırpınıyordu.

Eleman memnun değil diye geçirdi usundan: “Başarılı idi, işini sevmediğini söylüyor ama çalışmaya bayılıyordu”.

Sevdiği işi yapacaktı o da, dünya üzerinde dayatılan her şeye katlanması kolay olurdu o zaman. Hangi iş koluna yatkın olduğunu belirlemesi gerekecekti öncelikle.
Mutlaka hedefleri olur insanoğlunun, onlara ulaşmak için gayret göstermeli. Çaba sarf etmeden elde edemez istediklerini.
İtalyanların dediği gibi, “istiyorum çiçeği kralın bahçesinde bile yetişmez”. Bunu bir yerde okumuştu. Ne hoş ne derin mana içeriyordu!

Blog’a Atılan İlk Adım

Goruntu(063)
Merhaba Dünya!
Yeni günü karşıladığımız ilk dakikalarda blog yazmaya karar verip bir adım attım. Kızımın da yardımı ile başladım…
Umarım, burada hoşça vakit geçirir; teknolojinin sağladığı olanaklardan birini daha deneme cesareti gösterdiğim için kendimi kutlayabilirim. Çünkü yeniliklere daima açık olsam da adapte oluşum zaman alabiliyor.
Ortaokuldaki Türkçe öğretmenimin belirttiği üzere öğrendiklerimi uygulayamamak gibi bir durum sözkonusu.
Aslında o öyle değil, yeni bir şeyi düzenin içinde hayatıma dahil etme, örnekleri gözden geçirmemi zorunlu kılıyor…
Yalnızca kendinde yakalayıp var ettiği yaşantılara da imza atabiliyor, kişi, tabii. Yaşamlarımız doğumdan ölüme sürüp giden o aralıkta birbirinden nasıl da farklı oluşumlara gebe öyle değil mi?
Bu satırlarda, özellikle söz etmek için bir konu belirlemedim. Hayatımızı anlamlı kılan her şeyi yazmaya çalışacağım dilim döndüğünce.
Hayatta en hoşlandığım “yazı yazmak” değil mi? Bir ses olmak bugüne yerleşerek, ders çıkarmak adına düne değinerek ve bir yarınımız olduğuna sevinerek yazmak…
Bu bir günce kuşkusuz, neleri yazmaya değer bulacağım bakalım!