Uzun yıllardır yün örmüyorum. Geçen gün örgü örmenin iyi olabileceğini düşündüm.
Atkı örerek başlamalıyım dedim. Deneyimimi pekiştirmek gerekli idi. Önce güzel yavrumun aldığı pembe, mavi, gri, bej renklerden oluşan ebruli iple ilmek atarak denedim, arkadaşlar daha kalın şişle çalışmamı önerdi. Söküp yeniden ilmek attım: lastik ve ilerleyen sıralarda da aralara haraşolar yerleştirerek devam ettim.
Hafta sonu Çarşı’ya çıktığımızda pasajdaki yüncüden bu kez kahve, kiremit ebruli ve limon sarısı renkte yumaklar aldık. Değişik kalınlıkta şişlerle yarattığım basit örneklerden atkı, şal örmeyi planladım.
İyi bir değişiklik oldu bana..sadece yazı yazarak yol açtığım krizi önlemeye yardımcı oldu. İşe kendimi verdim mi “gözünü çıkarana dek” uğraşmam ilk değil! Bu defa daha dikkatli olacağım çünkü yazı yazmaktan hoşlanıyorum ve hayatımın sonuna onunla yönelmek istiyorum. Uğraşım olmalı dedim ya, “yazmak” en iyilerinden.
Yünlere şişler vasıtasıyla şekiller vererek ısınacağımız nesneler oluşturmak fevkalade bu arada. İlk öğrendiğimde sarı lacivert bir kazak çıkartmıştım ortaya, ortaokul yılları… Kulüp aşkı yüzünden… Giymedim ama. Sosyoloji öğretmenimiz demişti, “sizin yaşınızda ben de fanatiktim, yaş ilerleyince o heyecan kalmıyor”. Hak veriyorum ona bugün.
O yıllarda yine gazetede okumuştum, tarihte ilk örgü örme eylemini gerçekleştiren erkekler olmuş; resimleri de vardı, gülmüştüm.
…
“Niye üç atkı” diye sordu. “Birinden sıkılınca öbürünü alıyorum elime” dedim. Farklı kalınlıktaki şişlere geçmek de dinlendiriyor kollarımı… Aynı anda birçok kitabı okumak, birkaç konuda birden yazı yazmak gibi.
…
Şimdiden düz örgü bir hırka ve yeni çıkan bayağı kalın yünlerden büyük bir battaniye örmek için program yapmaya başladım bile. Bu da bi kriz sebebi olmasın, kaptırdım: gece gündüz “örmece”!