Sınav

Hüznüm, sensizliğe dayanamadığımdan.
Nasıl basit hâlbuki kollarında iken
katlanmak sınavın çetinliğine.
Yokluğunda, asıldım anılara tutku ile
çekip çıkararak ruhunu içlerinden ki,
yalnız senin doldurabileceğin dakikalara
bir an daha eklensin diye.
Sarıldım boş sayfalarına yitik ömrün.
Bulununca bir bahane
dünya deneyimi bitecekti, biliyordum.
Esasında tâ baştan belli idi,
biz bilemiyorduk sadece, alın yazımızı.
Eskisinden de çok kabulleniyordum,
benimsiyordum varacağım noktayı,
yeniden doğuş, bir kavuşma.
Kucaklayacaktı yakında beni de.
Korkmuyordum…

Mutluluk

Yeniden yaşamak için birlikte olmayı iple çektiğim, gözlerinde eridiğim, yüreğimdeki sıcaklığın tüm dünyamı sardığı o anlar… İşte böyle seni düşünerek geçirebiliyorum şimdi kalan ömrümü. Samimi duyguların şemsiyesi altında soluklanırken bulmak kendimi, hayata tutunmamı kolaylaştırıyor.
Ne çok acı çektim, çeşitli sebeplerden.
Biliyor muydun sevildiğini? Anlıyordun belki yere göğe sığdıramıyordum ya seni. Gülüyordun giderken. Mutlusun eskisinden daha çok, çünkü yerleştiğin en yüce kat bu! Varabileceğimiz son nokta.
Var oluşunun gerçek taçlandırılışı ölümün kucağında. Gençlik yıllarında ve sonrasında da nereden bakarsanız sevimsiz gibi görünen ölüm, yok oluşa değil, yeni bir başlangıca, dirilişe atılan en önemli adım.
Dünyadan göçüş, Tanrı katında ağırlanma. Yaşamımızda güzel işlere imza attıysak, ödüllendirildiğimiz bir başka dünyaya geçiş.
Sana, tüm sevdiklerime kavuşacağımı düşleyerek geçirdiğim bu günlerde, bir umut saklı olmalı, mutluluğa dair.

Basit Aslında

Yaşantıların nüveleri basit idi.
Bir bakış, duyuş, dokunuş var oluşun nedeni.
Önceden zorlandığın noktalarda, o yokuşlarda
Yeni kapılar açılıyordu önünde sonradan.
Sabır, hoşgörü, tutarlı tavırlar temeli olmalı,
Diriliş yeniden çok tatlı idi.
Bir bahane bulunur daima
Yaşamın sonu için de.
O da asla yok oluş değil,
En beklenmedik şekilde hakka kavuşmak,
Esas öze ulaşmak.
İşte doruk!
Ölümün gerçekliği ne yüce bir taçlandırış!

Sarıldığım

Buruk kırık adsız günlerdeyim,
sensiz ama seninle.
Seni kalbimde yaşattığım dost günler!
Duyduğumdan içimde sıcak soluğunu
eskisinden de daha sakinim.
Hiç gitmemiş gibisin.
Rüyalarıma girdiğinden beri
benliğimi saran fırtına da dindi.
Gerçekten yanımdasın değil mi?
Yine soluğum kesiliyor zaman zaman
hava değişiminden biraz.
Düzeliyor ama…
Esen rüzgârda dağılıyorsa da dünyam!
Hep yeniden bir çırpıda
kucaklamaktan vazgeçmeyeceğim,
Tanrı’nın sunduğu şu göksel armağanı.

 

Mısır Ekmeği

Bu tarifi Söke Un’un internetteki sitesinden alıp denedim.
Malzemelere bir göz atalım:
3/4 su bardağı* buğday unu
1+1/2 su bardağı mısır unu
1 çay kaşığı tuz
1 paket kabartma tozu
1 yemek kaşığı pudra şekeri
1 yemek kaşığı zeytinyağı
1 su bardağı süt**
3 yumurta
1 su bardağı konserve edilmiş mısır
Hazırlanışına gelince:
En son mısır eklenmek üzere malzemeler karıştırılır. Yağlanmış baton kalıba dökülüp üzeri kızarana dek 175 derece sıcaklıkta fırınlanır.
Afiyet olsun!

* Bardak ölçüsü: 200 ml
** Süt yerine süt kreması kullanıyorum zaman zaman.

Öyle Şeyler

Geriye baktığımda
hatırlamak istemediğim şeyler var.
Neden hatırlamak istemiyorum?
Pişman olduğumdan değil!
Hatırlamaya değmeyecek şeylerden mi ki?
Oysa ne denli önemli yaşandıkları anda
Onca hikâye
Başrolünde idim ve sonlandı diyebilmek
zor olmamalı!
Onun için “şimdi” demiyor muyuz?
Ânı yaşa!
İster istemez üzerinde yer yer iz bırakmış
mazinde boğulup kalma…
Düşlerinin renklendirdiği
içinde sürprizler barındırıp
umut muştulayarak gelen günleri
karşılarken de
kendini kaptırma çok!
Ânı doyasıya yaşarken
çıkardığın dersler olur belki,
gelecek güzel yaşantıların mayasıdır onlar,
aynı zamanda, unutma!

After You

I felt you
With a heartache.
I hugged in love words
In favor of your love.
I felt that sea smell on you
A turn now to your eyes
A spiral memory
a kiss, a smile, a revel…
You’ve always been my dream
you fill my heart
you appreciate it
How did you become I then
I sensed a whole
A full existence
That’s why I’m filled with joy
this novel of the day
At the height of love
I feel the pain at the same time.

Sarmaş dolaş

Öyle tatlı gülümsüyordu ki,
dökülüyordu saygıyla,
sevgi sözcükleri dilinden.
Gözlerimiz buluştu bir an…
İçimden geldi, uzandım. Öptüm.
Rüzgâr esiyor, dedi. Yaprak gibi titredi.
Sarıldım ona, ürpertisi geçti. Sıcacıktı.
Sarmaş dolaştık,
bahçedeki o erguvan gibi aynı.
Bir çift fide yeşerdikçe dolanmış birbirine
yeryüzünde ikisinden başka canlı yokmuşçasına.

Senden Sonra

Duyumsadım seni
Bir kalp ağrısı ile.
Kucakladım aşk sözcükleriyle
Senden yana diye sevgiyle.
Duydum üzerine sinen
o deniz kokusunu…
Bir dönüş şimdi bu gözlerine
Sarmal bir anımsayış
bir öpüş, gülüş, bir cümbüş…
Hep düşümde idin ya
dolduruyordun ya yüreğimi
önemsiyor, benimsiyordun
Nasıl ben oluyordun o zaman
Bir bütünü seziş…
Doludizgin bir varoluş
Bu yüzden sevinç ile dolduğum
günlere ait bu roman
Sevdanın doruğunda
tattığım için acıyı aynı zamanda.

HIDDEN MEMORIES

Just like yesterday…
The moment you crossed
and winked at me for the first time
That’s the first step. After that…
Every moment called forgetfulness
For the moment it flows
from my heart.

You must have forgotten
I do not know that it is forgotten
Take a few moments
It’s hiding in a corner…
Those moments that add color to our life
maybe it’s better to forget you.
Somehow I will never learn that
I will not already have such a solace.

I understand that you’re versatile
there are new memories always
on your agenda
But you know well,
what a love I have in Istanbul.

umut türküsü oluyor sıcak sözcüklerin, telaşlıyım bu mevsimde yavrucağım, her şey iyiliğin için