Doksan yaşına geldiğinde öğütlerini sıralamış, kişi: harika değerlere değinmiş; yaparım tabii. Hepsi de “öyle olmalı” dedirten cinsten…
Yalnız bu kadar genç olmasaydım:) her şeyin en doğru halini bilirdim ben. Olumlu ya da olumsuz yazıldığı gibi yaşanmalı bazen her olay… Ne önce, ne sonra! Kadercilik diyeceksin ama… Değilim esasen. Ne denli uğraş verse de yaşanacakların önüne geçemiyor insan her zaman.
O zaman yeni kararlar alırken daha dikkatli olmalıyım demek ki.
Aylık arşivler: Kasım 2015
Sütlü Köfte
300 gr kıymadan iki dilim bayat ekmek içi, bir küçük soğan rendesi, bir avuç maydanoz, tuz, karabiber, bir kaşık zeytinyağı ilavesi ile köfte yapıyoruz.
Isıya dayanıklı dört köşe bir cam kabın içine yuvarlak dilimler halinde doğradığımız iki iri patatesi yayıyoruz. Üzerine köftelerimizi diziyoruz.
Yarım paket süt kreması, bir bardak süt, bir çay kaşığı tuz, bir tatlı kaşığı kırmızı toz biber ve iki yemek kaşığı zeytinyağından oluşan karışımı patates ve köftelerin üzerinde gezdiriyoruz.
Delikler açarak üstüne örttüğümüz alüminyum folyo olduğu halde önceden ısıtılmış 180 derecelik fırında patates yumuşayıncaya dek pişiriyoruz.
Sonra en üste dört dilim ekmeği yan yana yerleştirip rendelenmiş kaşar peyniri serperek 10 dakika kadar daha fırınlıyoruz.
Sıcak olarak servise sunuyoruz.
Afiyetle…
Kaynak: Lezzet
Kıymalı Pırasa Yemeği
100 gr kıymayı bir kaşık sirke ve 3 yemek kaşığı zeytinyağı ile kavuruyoruz.
Doğranmış bir soğan, bir diş sarımsak, bir domates, bir tutam tuz, kırmızı toz biber karıştırıp 5 dakika daha pişiriyoruz.
1 kg pırasayı doğrayıp, bir limonun suyu, tuz, şeker ve bir bardak suyu ilave ederek düdüklü tencerede 15 dakika pişmeye bırakıyoruz. Pırasanın pişip pişmediğini kontrol edip pişme süresini uzatabiliriz.
Sıcak olarak servis edilmeli…
Afiyetle.
Hatırlıyorum
Kökten bağlı olduğumu biliyorum sana,
ama yoksun!
Yürekte bir sızı bırakarak
ardına bakmadan gidenlerden biri.
Bir şeyi unutmuşum gibi geliyor
Çok geçmeden öyle olmadığının farkına varıyorum
Hatırlıyorum…
Daha gün doğmadan usuma düşüyor hayalin:
seninle çay deminde oturmuşuz
maviliğe açılan tepede, tahta bir masada
gün ortasında bir dosyaya bakarken
yakalanıyorum izlerine
gece yarısı kokun uyandırıyor beni rüyadan
Yoksun ama!
İnanmazsın sen bütün bunlara
çünkü unutanlar duyamazlar
her yeni günü başlangıç sayıp
kaderini kurtarmayı dileyenlerin içsel çığlığını.
Ağladım
Onu hatırlayıp ağladım
İliklerime işlemiş içtenliğini duyumsadım
ağladım
Soluğunu duydum omuzumda
ağladım
Hep yaptığım gibi, Tanrı’ya yakardım
yatıştım
Keşke
son anlarında yanına varabilseydim, dediğimde
Sarıldı boynuma avuttu beni
yapamazdın, dedi, olmazdı
Ne bizi bu denli uzaklaştıran sevdiklerimizden
acı bir ayrılık
–ille sarsacak anlaşmazlıklardan mütevellit,
dirençsizliğimiz neticesi doğan
amansız bir hastalık,
bir doğa kanunu olduğunu yadsımadığım
zamanı geldiğinde
bana da sana da vuracak ölüm.
Çikolatalı Çörek
Bâlâ Çiçek’in mutfağından…
4 su bardağı un
10 gr kuru maya
½ su bardağı süt
½ su bardağı çiçek yağı
1 su bardağı kadar ılık su
3 yemek kaşığı toz şeker
Bir fiske tuz
1 çay kaşığı tarçın
Üzerine
80 gr bitter çikolata
Hindistan cevizi
Önce maya, su, şeker karıştırılır. Un, tuz, süt, yağ, tarçın ilave edilir. Yumuşak bir hamur oluşturulur.
Hamurdan bezeler koparılıp elde yuvarlayarak yağlı kağıt serili tepsilere dizilir. Mayalanması için soğuk fırında bekletilir.
Önceden ısıtılan 180 derecelik fırında kızarana dek pişirilir.
Benmari usulü eritilen çikolataya batırılan çörekler Hindistan cevizi serpilerek servise sunulur.
Afiyetle…
Kaynak: Lezzet
Yılbaşı Yaklaşırken
Atam izindeyiz
Işığın yolumuzu aydınlatıyor. Seni unutmayacağız. İlke ve devrimlerini koruyacağız.
Atam, senin evladın olmakla övünüyorum…
“Karar
Bir heyecan dalgası sardı benliğimi, geçer sandım
dopdolu bir hayat imgesi, bir solukta yaşanan
asırlık söylencenin kısa kesiti
kuramsaldı ilk anda, vardığım noktada kılgılı atılımlarla
ses duvarını aştım.
Geçtiğim bir dönem çileli, dar alanda bilendiğimden
varsıllığa özencim
yol alışı hızlandıran cesaretim, savrulabilirdim her naçar gibi
Yazdım adımı geleceğin sayfalarına,
kesifmiş seyrüsefer aldırmaksızın
sığayı aşmadan hedeflere ulaşılabilirliğe inandım,
anlam içerdiğinden.
Çevreme uymasam da şerarelerle konuşlandırdım kendimi
akordu değiştirerek
buna özlem olduğunu sezinledim, analiz ettim,
betimledim dilim döndüğünce
Kâh beğenildi tarzım, kâh ilişkilendirilmedi dünyayla
Yılmadım, çekişmeye mahal verse de
çalışmadan yürümeyeceğini bildiğimden
Etik kanunlarına gereken önemi vererek
eyleme geçmeyi düstur edindim.
Acımasızlığı şiar edinmiş algıyı kırmak güç farkındayım
ama dönemem geri.”
Not- Şiir, Hareler adlı kitabımda yayınlanmıştır.
Değerler
Geçen bahar, otuz yaşlarında genç bir yazar ile tanıştım, Kocaeli Fuar Merkezi’nde. Artık okumadığını sadece yazdığını belirtti. “O kadar çok kitap okudum ki…” dedi.
Söyleyecek sözü olanın bir noktadan sonra sözcüklerini yazıya döktüğü bir ortam bugün yaşanan. Herkes kitap yazıyor deyip çıkarmayı düşünmedim önce ben de. Göz kontrolüne gittiğimde doktor ile konuşurken bunun bir sorumluluk olduğu kanaatine varıp yazdığım şiirleri yayınlamaya karar verdim. İleri yaşımda bir an evvel kucaklamak için olacak, birçok kişinin yaptığı gibi kitabımı ücret karşılığı bastırdım.
Bana kalırsa, her yazarın bir okuyucu kitlesi vardır. Bu, tartışılabilir kuşkusuz! İşinin ehli bazı kişilerin, genç yazarın fikirlerini dinlediklerinde yetenekli olduğunu düşündüğü göz önünde bulundurulduğunda geniş kurgu muhayyilesinin, onu, kuşattığı fark edilebilir. Düşünce iklimine daldığında buluruz bazen ya da duygularını şiirlerle ifade ettiğinde…
Yeteneklerin daima iyi bir biçem ile sahneye çıkması kayda değer! Daha da önemlisi onca kitap içinden “okunur” olmanın gündeme gelmesi yolunda, her birimizin “okumayı sevmemiz” bir gereklilik gibi görünüyor. Eserin mesajı olmalı bir de… Yazı yazmanın önemsendiği bir toplum içinde yaşamak artı puan ayrıca!
Yazma ile okuma iç içe son tahlilde! Okumanın bizi gönendirdiği, bilgilendirdiği ise tartışılmaz gerçeklerden.
Foto. Bâlâ Çiçek