Önce düşünmeli, anlamlandırmalı;
sonra yerleştirmeli idi hayatının odağına!
Ama aşk buna geçit vermiyordu,
inanamadığı bir hızda ilerliyordu;
oysa böylesi devinimlere alışık değildi.
Öyle koştu ki peşinden hayalin… Boşuna!
Sevi rüzgârının esintisi tutukladı dilinden,
bir tek cümle kalmamıştı,
yarına dair söylenecek artık.
Onun kayıtsız durağanlığı!
Bu bir kaçış dedi içinden. Korkaklık!
Ona duyduğu kızgınlık kora dönüştü birden.
Yine de öfkeli susuşları nihayetlendiğinde
kindarlığa teslim olup sevgiye arkasını dönerek
giden duruşuna binaen
haykıracağı birkaç sözcük vardı:
aşkı küstürmeğe gelmiyordu!
Etiket arşivi: Şiir
Tanrım
“Hayat devam ediyor!”
Kimin için?
Ne için?
Diyesi geliyor insanın.
Minik bebeler alınmasın ama…
Bezgin bir tutum gibi görünüyor belki bu,
ümitsiz hattâ!
Öyle olsa da
barış karşıtı güçlerin
onurlu yurttaşları öldürmesini
doğal sayan zihniyeti kabullenmekte
zorluk çekiyorum, Allahım!
Şehadet, yeri geldiğinde ulvi bir görev
bilincindeyim.
Yalnız, herkesin hakkı, öncelikle
sıradan kalıplara sığan
olağan bir hayat mücadelesinde
başrol oynamak!
Mutlu yine de ya
Sözcükleri ahenkle şekilleniyor
Özgürlüğe tutunan haykırışı
sesinde nağme buluyor
Programlı yaşantısı dem vuruyor
yazgıdan, izden, yürekten
Meselâ yazıya oturacak birazdan
sarı sayfalara dökecek içindekini
Araştırmalarını değerlendirip
belleğindekini kazıyacak tarihe
Kuğu zarafetini takınıp
yürüyüşe çıkacak sonra
Akşam bir kokteyle katılacak
Günün yorgunluğunu atacak
yudumlarken kadehindekini
Özveriyle kritik edecek
göz dolduran eseri…
O da ağlayacak, gülecek
kırılacak, affedecek
belki affedilecek.
Çekip gidecek bir gün her ölümlü gibi
Yaralı, âşık ama gururlu hâliyle
selâm durarak börtü böceğe…
Mutlu yine de ya!
Ne idi amacı tam olarak?
Bir türlü ulaşamadı ona henüz.
Gerçek
Aşkın Metafiziği
Kızma diyor, hayat böyle
Bir gün sana değer, bir gün bana.
Susturamadığın yüreğin ağlıyor türkülerle
sonra fışkırıyor allı morlu çiçekler
bir türkünün ortasından.
İçim içime sığmıyor,
yanıyordu ya kâinat
tutuşturuyor beni de, o an, kıvılcımı.
Aynada duruşu kalmış onun;
beyaz yüzü, tütün sardığı kınalı parmakları
vurmuş aşkın ışığı
güneşten aydınlanan şakaklarına.
Tutulunca unutulmaz ama…
Tutunması ne zor idi aşka,
dengesizliklerden yakınılan
bir kubbe altında.
Aşkın metafiziğine dokunuyordu,
yaşayacağına dair geliştirilen varsayımlar…
İşte bu yüzden uzun değil ömrü
yana yakıla arzulansa da bir ömür…
Kimse
Etrafında dönenler var ya,
yalnız saymıyor kendini.
Kalabalık dağıldığında ise
kimsesizsin, ona göre.
…
Yalnızlığında
sevgi üstüne sevgi
yağmadıysa, kararır dünya.
O anlarda yalvarırım Allah’a…
Kimse olmasa da yanımda
nasıl kabarır yüreğim aşkla.
Yeniden doğmak için
dolar içim coşkuyla.
Dünyam
Tek başımayım, sanırdım
Değilim, anladım
Sanırım, benimlesin
Sessiz bir çığlıkla şekillenen
yalnızlığımdasın
Dünyamdasın ya;
bezedim durdum
ancak seninle
soluk alabildiğim bi yaşamı
Bir an baktım;
darmadağın, perişan
Hemen içinden geçtim
sayrılıklardan sıyrılıp
Sorumlulukların bilinciyle
ilerlediğimden olacak
ağır bi yük gibi gelmedi
sınanmak iki çember arasında
Kavradığım,
dünyadan ahirete göçüş
bi denge içinde oluyordu aslında
Uyunca Tanrı katında
muteber bi rotaya
düzenli devinim sürüp gidiyordu
Sana gelmek,
dünyaya açılmaktı ya neticede
Yalnız benimsemeye
değer bulduğum âlem
kalabalık idi her demde yine de.
Çehre
Sabaha tez ulaşsın gece
Gül yüzüne tutulmuştum ya
bi tan kımıltısında
Yine o anki gibi gülerek
başlayayım yeni güne
Sarılayım işe güce cesaretle
Sorguladım ya bugüne dek
gözümden akan yaşın bi zerresini bile
Artık sormayacağım, nasıl niye diye
“Yanılgı” demeden edemiyor bi ses
kulağıma ya neyse. Duymuyorum
Çünkü gereksinim duyuyorum,
aşktan yanan yanağımı
dayamaya güvendiğim suretine
Çok geçmeden
uğrayacağım hayal kırıklığına
Beklemediğimden ilk kez
sendeleyeceğim fena halde
Varış: umursamazlık alabildiğine
Peşi sıra kabul ediyorum
kurallarla yaşamayı
ters düşse de konuma
İşte tam bu noktada
hâkimim his dünyama.
Pamuk İpliği
Kabataş’tan Belediye’ye bindim; Şişli
Yürüyorum
Osmanbey’deyim, Harbiye…
Günlerden çarşamba
Taksim’e doğru ilerliyorum
“Maksat spor olsun!”
Elmadağ’da rastlıyorum
sıra arkadaşıma
Güleçliğini takınmış yine,
çocukluğuna dönüşüyor insan
onunla konuşurken
Oralarda çalıştığından bahsediyor
Öğle molasında o an
“Bebeğim geliyor, yolda” diyor neşeyle
Kısa bir süre sonra
gazeteden öğreniyorum
doğum esnasında öldüğünü…
Kıvılcımlar uçuşuyor, dönüyor dünya
Allah’a yalvarıyorum
nur içinde uyusun diye.
Aşkın Hatırına
Baharın geldiğini varsayacağım,
şehre vardığın zaman
Bana doğru yürümeyeceksin belki ama
bileceğim onca yolu aşkın hatırına katettiğini
İtiyor aşk hiç geçmeyi ummadığım sokaklara
Sarsılıyorum
Koşuyorum peşinden gecelerce
Zenginliğine inanamadığım hisler
hareler oluşturmuş yıldızların etrafında
Benzerini koymuştum oysa hep yerine,
korkum dinmemişti daha,
sonra sevgiye dönüştü ürkek, sessiz çığlıklarla
üzüntünün ortasında
yolculuğu güzelleştiren etkisi ile
Üzerimden atmaya çalıştığım bunca yükün
daima var olacağının farkındayım artık bu buutta.